İNCELEME: BELLE & SEBASTIAN – GIRLS IN PEACETIME WANT TO DANCE

2013 yılının sonlarında aldığımız Belle & Sebastian yeni bir albüm üzerinde çalışıyor haberi hepimizi heyecanlandırmıştı. Ekim ayında The Party Line’ın yayınlanmasının ardından heyecanımız katlanarak artmış bir şekilde beklemeye devam ettik. Bu bekleyiş geçtiğimiz hafta sonlandı ve 2010 çıkışlı Write About Love albümünün devamı olarak nitelendirebileceğimiz Girls In Peacetime Want To Dance albümüne sonunda kavuştuk. İki albüm arasında dört sene olmasını Stuart Murdoch‘un God Help The Girl isimli filmine bağlayarak ilk fırsatta bu taptaze albümü dinledik.

Zaten yeni albümün Write About Love’ın devamı olarak tanımlanıyor olması dolayısıyla alıştığımız gibi bir Belle & Sebastian albümü olmayacağını az çok kestirebilmiştik. Ardından single’ları dinledikçe bu düşüncemizin doğruluğu daha da netleşmiş oldu.

İlk single olan The Party Line için albümdeki alıştığımız Belle & Sebastian tarzına en uzak şarkılardan diyebiliriz. Pet Shop Boys’u hatırlatan bir tarzı olan bu şarkının hafif eleştirel sözleri ve insanı dans etmeye teşvik eden müziği pek uyum yakalayamamış ne yazık ki.

İkinci single olarak piyasaya sürülen şarkıysa Nobody’s Empire olmuştu. Bu şarkı da kendi içinde olmasa da albümün geri kalanına göre çok içten ve kişisel sözlere sahip olmasıyla bir tezatlık oluşturuyor. Şarkıda Stuart Murdoch 30 yıl önce teşhisi koyulan Kronik Yorgunluk Sendromu’ndan bahsediyor. Her ne kadar tek başına değerlendirildiğinde başarılı da olsa, bu şarkının yeri bu kadar dışarıya yönelik şeyler anlatan sözlere sahip bir albümün açılışı değildi.

The Cat With The Cream için albümün biraz yavaşladığı ve en çok en keyif verdiği kısımı diyebiliriz. Neredeyse on dakikalık, Belle & Sebastian’dan gelmesine hazır olmadığımız birkaç şarkı deneyiminden sonra ve yine beklenmedik bir şarkı olan Enter Sylvia Plath öncesi dinleyiciyi rahatlatmak için kasıtlı olarak albümün neredeyse ortasında konumlandırılmış olması muhtemel.

Enter Sylvia Plath için de The Party Line ile hemen hemen aynı çizgide bir şarkı diyebiliriz. Sylvia Plath’in eserleri ve hayatı göz önünde bulundurulunca sözleri daha anlamlı geliyor. Birkaç dinlemeden sonra keyif veriyor olsa da, dinleyicisini sanki bir ABBA şarkısı dinliyormuş moduna sokuyor. Yine birkaç yıl önce sorsalar Belle & Sebastian yapımı olduğuna inanılmayacak bir şarkı.

Neyse ki albümde yaratıcı ve özgün parçalar da yok değil, The Book Of You da bunlardan birisi. Yeni bir tarz denenen diğer şarkıların tam tersine, yeni bir müzik tarzı klasik Belle & Sebastian tarzı etrafında şekillenmiş. Aynı şekilde albümün sonuna yaklaştıkça Belle & Sebastian’dan beklediğimiz, istediğimiz gibi şarkılara rastlıyoruz ve bu şekilde albüm hayal kırıklığı olarak nitelendirilmekten kurtuluyor.

Albümün genelinde Belle & Sebastian’ın bir tarz değişikliğine gitmeye çalıştığına tanık oluyoruz -ki Stuart Murdoch’un bir röportajında genç Carole King, başka bir röportajında ABBA olmak istediğini belirttiğini göz önünde bulundurunca hiç de şaşırtıcı gelmiyor-. Hep daha kişisel içerikli, birinci ağızdan şarkı sözleri yazan Stuart Murdoch’un bunu Write About Love albümüyle birlikte değiştirip kişisel içeriği azaltıp üçüncü şahıs olarak yazmaya başlamış olması da yeni tarzlarına adapte olmamızı daha da zorlaştırıyor. Bunun yanında bazı şarkıların hala klasik Belle & Sebastian tarzında olması kararsızlık içinde oldukları imajını yaratıyor, dinleyicinin kafasını karıştırıyor. Günün sonunda iki farklı albümü karışık olarak dinliyormuş hissine kapılıyoruz. Umarız bir sonraki albümde daha oturmuş bir tarzla ve şarkılarla karşımıza çıkarlar ve kendilerini tekrar keyifle dinleme şansı buluruz.