FMK: BANKS – THE ALTAR

Severek dinlediği şarkıların geçmişe yönelik hikayelerini de öğrenme ihtiyacı duyanlar bilir, kendi gerçek iç dünyasını yansıtmaya çekinmeyen müzisyenleri hemen tanırsın ve aranda bir bağ hissetme durumu çok doğal bir biçimde gelişir. Banks de benim için böyleydi. Hayatımda stratejik önemi olan zamanlardan birinde, ilk albümü Goddess’ın çıkışının hemen öncesinde yine burada tanıştım ve bulabildiğim bütün kayıtlarını hemen tükettim. Çok hızlı bir şekilde dinlerken kendimi kaybettiğim/bulduğum müzisyenler arasına girdi. Geçtiğimiz sene yeni bir albüm için hazırlandığını duyduğum zaman dinlediğimde içinde bulunduğum durum ne olursa olsun, kendimi daha “sağlam” hissetmeme sebep olan biri haline gelmişti bile.

The Altar’ı baştan sona tamamını sindirebildiğimi hissettiğim kadar sayıda henüz döndürebilmiş durumdayım. Genel olarak ne hayal kırıklığına uğratan ne de şaşırtıp çok sevindiren bir albüm olduğunu düşünsem de her albümde ömürlük şarkılar bulduğumuz gibi, kısa süreli deli gibi defalarca dinleyip sonra aynı keyfi almadığımız ya da en başından hiç ısınamadığımız şarkılar oluyor. Biz de The Altar’ı bu kategorilere göre ayırıp yeni bir formatla incelemek istedik. Buyurun:

FUCK

Fuck With Myself

Single olarak çıktığında ilk işim açıp prodüktörlerine bakmak oldu, acaba FKA Twigs’le ortak birileri var mı diye. FKA’e yakın Banks’a uzak bir şarkı gibi gelmişti, albüm hakkında genel bilgi vermek için nasıl bir seçim bilmiyorum ama bir süre daha loopa alıp dinleyeceğime eminim.

Judas

İlk anda ısınamadım gibi hissetmiştim ama duydukça sardı, yeni albümden Banks için sık duyduğum “dark pop” tanımını en çok destekleyen şarkı bence.

Gemini Feed

Albüm isminin alındığı şarkı olmasının dışında, kızgın ve isyan eden nakaratıyla akıllarımızda bir süre daha kalacak gibi görünüyor.

MARRY

Weaker Girl

Sanki Waiting Game’e devam filmi çekilmiş gibi bir his verdi bana. Eminim dönüp dolaşıp ihtiyaç duyduğum dozda hüznü ancak Waiting Game’de buluduğum gibi bu şarkı da ara ara uğradığım bir durak olacak, şu şekilde de görme ihtimaliniz de oldukça yüksek.

27 Hours

Genelde enerji düştüğü için albüm sonlarında böyle ömürlük şarkılar görmek zor, o yüzden bu şarkının insanı bu kadar yakalayan bir havası olması beni özellikle şaşırttı. Belki genelde ilişkilerin istemeden zehirleyen tarafı olma fikrini anlayabiliyor olduğum için böyle etkilenmişimdir ama bence dinlerken dikkatinizi verin, siz de seveceksiniz.

Trainwreck

Banks’in şarkı söylediğini en çok hissettiğim şarkı bu oldu, bir süre sonra kalp kırıklığı marşı olabilir gibi hissediyorum.

KILL

To the Hilt

Her ne kadar şarkıların magazinsel boyutundan hoşlansam ve şarkıyı yazdığı insanın neredeyse adresini veriyor olsa da biraz fazla bayık geldi, bir türlü ısınamadım.

Haunt ve Poltergeist

Sonlara doğru albüm biraz daha durgunlaşıyor, bu iki şarkıyla biraz daha tekinsiz ve karanlık bir hal alıyor. Biraz tekdüze gitmelerinden midir yoksa catchy olması için fazla uğraşılmış gibi hissettirmesinden midir bilemiyorum, bir türlü tutmayı başaramadı bu şarkılar beni.