RÖPORTAJ: AH! KOSMOS

Bugünlerde ilk albümü Bastards‘ı kutlayan Başak Günak namı diğer Ah! Kosmos‘la albüm öncesi bir araya gelmiştik. Buyrun bu güzel muhabbete siz de dahil olun. Hoşunuza giderse bu cuma Salon İKSV’ye albüm lansman konserine de bekleriz.

Buse: Öncelikle Ah! Kosmos Başak Günak’ı tanımak istiyoruz. Neler yapıyor, ne ile meşgul?

Ah! Kosmos: Tabi ki. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nden mezun oldum. Boğaziçi’ndeyken Müzik Kulübünde yer aldım, Avaz Avaz’la tanışıklığım eskiye dayanır 🙂 Üniversitedeyken birçok farklı grupta bas gitar çaldım, bir yandan çeşitli programlar kullanarak ufak tefek parçalar yapıyordum. Mezun olduktan sonra İTÜ MİAM(Müzik İleri Araştırma Merkezi)’da Ses mühendisliği Master’ına girdim. Bu dönemde tiyatro ve çağdaş dans alanlarından eserler için parçalar yapmaya başladım ama kendi parçalarımı “live” olarak çalmaya başlamak 2012 Aralık ayını buldu.

Ahmet: Peki başından beri var mıydı canlı performans fikri?

EMC_90704-ahkosmos-Credit-Erdal_Mahir_Curan Ah! Kosmos: Evet vardı. Aslında her zaman sahneyle iç içeydim, canlı performansın heyecanı benim için çok büyük. Üniversite boyunca birçok farklı grupla birlikte sahne aldım, bir yandan da kendi parçalarımı yapmaya uğraşıyordum. MİAM’dan sonra ses alanında belli şirketlerde çalışmaya başladım. O mekânlarda bellirli saatler arasında, uzun süreler boyunca bir iş üretirken gün bitiminde müzik yapmak çok kolay olmuyor. Ve müzik dolayısıyla ikinci planda kalıyor. Benim açımdan yaptığım parçaları sonlandırabilmek, kendi parçalarımla canlı performanslara başlayabilmek kurumsal hayattan ayrılmamla hızlandı.

Buse: İster istemez daha çok odaklandınız yaptığınız işe.

Ah! Kosmos: Bir işle ne kadar uğraşırsan o kadar güzel geri dönüşü oluyor. Müziğe ya da başka bir şey üstünde keyifle çalışırken, güzel bir akış yakaladığınız halde başından kalkmak zorunda olmak büyük enerji kesiyor.

Buse: Motivasyonu da düşürüyor.

Ah! Kosmos: Kesinlikle. O kanala girdiğinizde beklenmedik şeylerin ortaya çıkma ihtimalleri doğuyor. Ama hayatsal sebeplerinizden bu neo-liberalist sistem içinde yaşıyor olmanızdan, kalkıp gitmeniz gerekiyor.

Ahmet: Cesaretli bir şey aslında “orayı bırakıyorum ve ben bunu yapacağım.” demek.

Ah! Kosmos: Riskli bir karar. Çünkü maalesef muğlak. Sanatsal bir şeylerle uğraşırken, hayatın ne kadar zor döndüğü su götürmeyen bir gerçek ama tam olarak da bir seçim değil. Daha fazla yapmak istediklerimi erteleyemedim. Planlı, “Evet, şimdi çıkıyorum.” gibi olmadı, bulanık bir süreçti.

Buse: Peki hemen EP geldi. O sürece bağlanıyor mu Flesh’in gelmesi?

Ah! Kosmos: Evet, ondan birkaç ay sonra Flesh geldi. Kadıköy’de Dunia’da bir canlı performans sırasında Müzik Hayvanı’ndan Eray Düzgünsoy’la tanıştık. O, Müzik Hayvanı’ndan parçalarımı çıkarmayı teklif edince oldukça sevindim. Müzik Hayvanı bünyesindeki sanatçılar ve sanata bakış açılarını sevdiğim, çok saygı duyduğum bir oluşum. O yüzden ilk EP’mde birlikte yol ala çıkmak benim için büyük bir mutluluktu.

Buse: Ep süreci ve sonrası?

Ah! Kosmos: Tüm süreçte ilk olmasının heyecanı vardı ve EP’nin çıkış süreci gerçekten hızlı oldu diyebilirim. Flesh, o dönemimi çok iyi yansıtan üç parçadan oluşuyor.

Ahmet: EP’de etkilendiğiniz şeyler de çok farklı sanırsam? Bakıyorsun orada Anneannemin Koah’si var. Başka bir yerde İngilizce isimli bir parça var.

Ah! Kosmos: EP’deki her parça ayrı parçalarımı yansıtıyor. Parçalar arasında planlanıp da oluşturduğum bir bağ yok. Her parça kendi içinde. Mesela, Anneannemin Koah’sı anneannemle bir sohbetimiz sonrası yaptığım bir parça.

Ahmet: Birleşince ortaya siz çıkıyorsunuz sanırsam.

Ah! Kosmos: Evet, aynen.

Ahmet: Bayağı hoşuma gitti bu durum. Bütünde böyle bir insan olması. Elektronik müzikte şu an çok insan dışarıda kaldı, insan faktörü artık kullanılmıyor şikayetleri var ama bakıyorum size, bir insan var o kadar sesin arasında.

Ah! Kosmos: Teşekkür ederim. Çok önemli, çok kıymetli benim için bu söylediğin. Sanırım anneannelerden etkilenince ister istemez orada insan faktörünü görünmez kılamıyorsunuz.

Buse: Evet, ruhsuzlaştırma durumu var. Sözlerini daha eğlenceli yapacağım derken ruhsuzlaştırarak o etkiyi kırabiliyor bazı şarkılar. Dinleyene dokunabilme – birer dinleyici olarak- bizim için çok önemli. Ben aslında bu noktada sanatı ele alışınızı sormak istiyorum. Bi noktada sanata da dokunuyorsunuz yaptığınız işlerde. Peki o taraflar nasıl gidiyor?

Ah! Kosmos: Bayağı güzel gidiyor. Büyük keyif alıyorum ve farklı disiplinlerden insanlarla çalışmanın bana bir sürü şey kattığını düşünüyorum. Her bir insan bambaşka bir perspektif açıyor. Örneğin bir koreografla çalışırken o sesin o bedenle ilişkisini görmek kafanızda yeni soru işareti oluşturuyor ve yeni sorgulamalara dolayısıyla yeni açılımlara imkan veriyor.

Buse: Tabi bambaşka bir ruh hali de ortaya çıkıyor ister istemez.

Ah! Kosmos: Her işin içerisinde bunu nasıl yaparım sorusu oluyor. Bu hissi ya da konsepti ses alanında nasıl hayata geçirebilirim sorusu mevcut. Bu soruyu farklı alanlarla ilişkilendirerek düşünmek kendi kişisel kompozisyon sorunlarımı aşmama imkan tanıyor hem de o bağlantıyı görmek çok hoşuma gidiyor.

Ahmet: Ben bir de az geriye gidip Red Bull macerasını sormak istiyorum.

Buse: Evet, Red Bull, Tokyo inanılmaz böyle. Orada yapılan röportajınızı okudum. Kıskandım ne yalan söyleyeyim.

Ah! Kosmos: Evet, benim içinde muhteşem bir deneyim oldu.

Buse: Nasıldı? Nasıl geçti?

Ah! Kosmos: Mükemmel geçti gerçekten. Bir mekanda- ki Tokyo olunca burası tabi daha apayrı bir güzel oluyor- dünyanın bir sürü yerinden, farklı deneyime sahip farklı geçmişleri olan insanlar var. Ve size üretebilmeniz, ortaklaşabilmeniz için çok güzel imkanlar sunuluyor. Bir sürü güzel insanla, haydi buyurun ekipman stüdyo, istediğiniz gibi çalışabilirsiniz, istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz denmesi beni heyecanlandırıyor.

Buse: Yurtdışından söz açılmışken, takviminiz yurtdışı konserleri ile dolu. Nasıl bir tecrübe bir ayağın yurtdışında olması?

Ah! Kosmos: Geçen sene çok güzel bir deneyimdi. İtalya, Belçika, Almanya, Budapeşte, Bükreş,Dubai gibi yerlerde konserler oldu. Güzel oluyor çünkü beklenmedik bir sürü yanı var. Genellikle bildiğim bir mekan olmuyor ve gelen insanların nasıl tepki verdiğini, performansı nasıl deneyimlediklerini gözlemlemek çok değerli oluyor. Konser gününün akşamında ya da ertesi günü dinlemeye gelen insanlar internet üzerinden yorumlarını yazıyorlar, paylaşıyorlar. Albümü satın alıyorlar. Hissettiklerini paylaşmaları ve düşüncelerine dair mesajlar almak oldukça motive ediyor.

Ahmet: Burada düşündüklerini açıklamada da biraz tembellik var.

Ah! Kosmos: Genelleyici ve kıyaslayıcı açıklamalar yapmaktan kaçınıyorum açıkçası. Çünkü iki konser arasında bile dinleyiciyle kurulan ilişki çok çok farklılaşabiliyor. Ama bir gözlemimi paylaşmak isterim ki yurtdışında bazı mekanlarda kimin çaldığına bakmadan performans izlemeye gelen bir kitle oluyor, bu yüzden daha farklı ilişkileniyor olabilirler.

Buse: Aslında İstanbul’daki kitle hakkında ne düşündüğünüzü merak ediyordum.

Ah! Kosmos: İstanbul’da güzel bir dinleyici kitlesi var. Sadece İstanbul’da ciddi bir kaos var ve bu koşturmaca içerisinde bir şeylerde kopukluk kaçınılmaz oluyor. Bireysel olarak sürekli bir koşturma halindeyiz. Haliyle yer yöne her dala yansıyor bu durum. Benim müziğime de yansıyor, dinleyiciye de yansıyor. Dolasıyla birbirimizi anladığımızı düşünüyorum 🙂

ah-kosmos2-kredit Nuri Yılmazer

Buse: Bizim/benim bile her gün günüme göre dinlediğim müzik değişiyor. İstanbul’un günlük havasından suyundan beslenerek şekillenebiliyor.

Ahmet: Bir de tanıdık durumu var İstanbul’da, alternatif sahnede. Siz de alternatif sahne için birbirini tanıdıkça ilerleme olduğunu düşünüyorsunuz sanırım.

Ah! Kosmos: Sadece İstanbul için değil, tüm dünya müzik piyasası için böyle olduğunu düşünüyorum. Neoliberal sistemde maalesef nasıl yaptığınızdan çok, ilişkiler öncellenebiliyor. Sadece müzik için değil, sanatın her alanına işlemiş durumda.

Ahmet: Bizim de üzerinde durduğumuz bir konu. Herkesi konuşmaya özen göstermek gerekiyor.

Buse: Alternatif sahneyi takip edebiliyor musunuz? Ya da dinledikleriniz var mı?

Ah! Kosmos: İyi bir alternatif sahne takipçisiyim. Alternatif sahne dinleyicileri ve müzisyenleri az önce bahsettiğim İstanbul’un kaosuna çözüm bulabiliyor diye düşünüyorum. Alternatif mekanların açılması bence çok kıymetli. Koşuşturmada ve sıkışık düzende bir nefes aldırıyor. Bu kadar zorluğa rağmen alternatif sahnenin var olmaya çalışması, üretmeye devam ediyor olması çok önemli.

Ahmet: Ben bir de Über’e değinmek istiyorum.

Ah! Kosmos: Evet, sahnede iki formatta yer alıyorum: Solo ya da über olarak. Solo da Ah! Kosmos olarak tek başıma sahnede oluyorum. Über’de ise bana sahnede arkadaşlarım eşlik ediyor.

Buse: Başka projelerin var mı önümüzdek günler için?

Ah! Kosmos: Yoğun bir konser takvimi var. Bunun yanı sıra önümüzdeki ay Prague Quadrenial’de Gizem Aksu’yla ses ve beden üzerine bir atölye gerçektireceğiz.

Buse: Şöyle söyleyeyim; bizce 2014 Ah! Kosmos’un senesi oldu. Siz dışarıdan baktığınızda bu konu hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Ah! Kosmos: Buna benim söyleyebileceğim bir şey yok aslında. Bunun böyle olduğunu düşünüyorsanız çok içten teşekkür ederim. Benim her günüm tamamen müzik ve bu eksende geçtiğinden dolayı objektif bakmam hiçbir zaman mümkün değil. Elimden geleni yapıyorum.

Ahmet: Buralardan nasıl dönüşler oldu? Mesela Sofar’a çıktınız. Pürtelaş’a çıktınız. İnternet’te her yerdesiniz.

Ah! Kosmos: Güzel ve motive edici tepkiler geliyor. Yine de her sanatçının uzun süreli hikayelerine baktığınız zaman aslında motive etmeyen tepkiler de mevcut. Umberto Eco’nun bu konuyla alakalı bir yazısına denk gelmiştim. Biri sizi hiç tanımadan, sizle hiç alakası olamadan sevdiğinde bu sevginin sebebini kendimizde arıyoruz diye bahsediyordu ve biri sizi yine aynı şekilde, nedensiz, tanımadan sevmediğinde de arayışımızı ilk durumun aksine o insanda arayışımızdan… O yüzden güzel ve motive edici tepkiler kadar aksi tepkiler de olacaktır.

Buse, Ahmet: Çok teşekkür ederiz. Çok keyifli bir sohbet oldu.

Yeni albüm Bastards’ı da hemen buradan dinleyebilirsiniz;