SALI PAZARI: 26.02.2019 (FEAT. IN HOODIES)

Haftanın beklenen günü geldi. Ufak bir aradan sonra Salı Pazarı’nda yine bu aralar neler dinlediysek hepsini toparladık. Bu haftaki konuğumuz ise geçtiğimiz günlerde yeni albümü Recalibrated Expectations‘ı yayımlayan In Hoodies oldu. Redbull Türkiye üzerinden bizlerle buluşan albümde kendinizi kaybetmeden önce In Hoodies’in neler dinlediğine de bir kulak vermenizi tavsiye ederiz.

IN HOODIES’İN TEZGAHI

Hedonutopia – Bil Ki

Hedonutopia’nın bu şarkısını son günlerde tekrar tekrar dinledim. Harika bana sorarsanız. Müziklerindeki içtenlik yanında, kişi olarak da nezaketleri, samimiyetleri yaptıklarına daha da yakın hissetmemi sağlıyor. Umarım hep üretip paylaşmaya devam ederler.

Panda Bear – Tropic Of Cancer
Noah Lennox hayran olduğum bir müzisyen. Grim Reaper albümündeki vokal kullanımı beni çok etkiledi. Bu şarkının atmosferi ve sözlerinin tuhaf bir neşeye yaslanarak, can acıtışını çok seviyorum. “When they said he’s ill. Laughed it off as if it’s no big deal. What a joke to joke no joke”. Klibe de bir bakmanızı isterim.

Bon Iver –  715 CR∑∑KS

Bu albüm çıktığı zamandan bu yana en çok dinlediğim albümlerden biridir muhtemelen. Vokal kullanımı ve başka enstrümanlar olmadan oluşturulan katmanlar mükemmel. Son derece kişisel hikayelerin soyut ifadelerle anlatımı, ilk bakışta bağlantısız görünecek sözlerin arka arkaya sıralanması, sözlerin derinliğini başka bir boyuta taşıyor benim için.

Erkin Koray – Hayat Katarı

Bu şarkı küçükken ailemle yaptığımız uzun araba yolculuklarını hatırlatıyor. Müziğin insanı belli bir yere ve zamana geri götürebilmesi eşsiz bir şey. Ve kaybettiklerini anlık olarak geri getirebilmesi. Ayrılıklar, ameliyatlar, yaralar öncesine.

Tunç Çakır – The End

Tunç Çakır’ın Volt.age albümü baştan sona hayran kaldığım bir çalışma. Tek tek, özenle üretilen sesler, kompozisyonlar. Herkesin dinlemesini isterim.

Radiohead – Go Slowly

Şarkı ilk kez canlı çalındığında oradaydım. 2006, Blackpool. Salonu sallayan, yeri sarsan davul girişindeki yeni bir şarkı çalmaya başladıkları hissi, dış dünyayı kapatan Maggot Brain gitarlarının eklenmesinden sonra “Over here” başlangıcı hala tüylerimi diken diken ediyor. “I’ve been waiting, patient, patiently. I didn’t know, but now I can see.” Müzik, müzik diye bağırmak istemiştim. Sonra cümle devam etti. “There’s a way out” sözleri geldi. Albüm versiyonunu da çok seviyorum ama daha çok geri döndüğüm kayıt bu.

Tom Waits – Lord I’ve Been Changed

Tom Waits benim için hep çok büyülü bir alanı ifade ediyor. Bu şarkıyı tarif etmek zor. Eline gitar alan ilk kişiden, bugünkü dünyaya uzanan bir şey var ama.

Bob Dylan – Visions Of Johanna (Live 1966)

Bob Dylan anlatmakla bitmez ama bu şarkı özelinde lirikler, yarattıkları imajlar ve şarkıyı nası ördükleri ile ilgili benzersiz bir şey var.  Genelde çok eleştirilse de Bob Dylan’ın her döneminde, bazen her performansta şarkıları değiştirmesini seviyorum. Müziğin ana dayalı olarak eşsizleşmesi, grubun, müzisyenin o anlarına göre yeniden oluşması benim için çok değerli.  Bu kayıttaki “Oh how can I explain, it’s so hard to get on” deyişi aklıma geldi bununla bitirmek istedim bu listeyi.

EGE’NİN TEZGAHI

Jessie Ware – Adore You

Açılın, yılın şimdilik en iyi şarkısı geldi. Jessie Ware, sana aşığım.

Dou Bunny – Networking

Sizi taze keşfim Dou Bunny ile tanıştırayım. İstanbul merkezli genç müzisyenin tamamını kendi yazıp kaydettiği ilk albümünde yaklaşık iki yıllık bir süreçte kaydettiği 11 demo bulunuyor. Lo-fi temeli üzerinde rock’ın çeşitli alt janrları arasında gidip gelen albüm, demoların bir derlemesi olduğundan çok bütünlüklü değil fakat hepsi teker teker çok başarılı kayıtlar. Benim dikkatimi en çok çeken Networking ve Mood Swings oldu. Yer yer 90’lar grunge’ına, yer yer de pop’a dokunan Charly Bliss gibi yeni dönem grupları seviyorsanız Dou Bunny’yi de kesin seversiniz gibime geliyor. Yerli sahneden yeni ve umut vaat eden isimler duymak heyecan verici her zaman.

Apartmanlar – Güzel Bir Yer

Yerli sahneden yeni ve umut vaat eden isimler demişken, bir de hala dinlemediyseniz stoner garage dörtlüsü Apartmanlar’ın ilk single’ını keşfedin ama benim gibi o soğuk vokal bir anda girince dumura uğramayın. İlk EP’leri yakında geliyormuş.

Melis – Waves

Berlin’de yaşayan yarı Türk, yarı Çek müzisyen Melis’in aslında 2017’de yayınladığı bir EP’si varmış ama benim kendisiyle tanışmam, yeni şarkısı Waves sayesinde oldu. Singer-songwriter ekolünden, kırılgan ve abartısız sözler, modern, ince ince örülmüş melodiler ve de en önemlisi ilk dinlemede kendine hayran bırakan müthiş (gerçekten müthiş) bir vokal. Mutlaka dinlenmeli diyorum.

Ozoyo – Daydream in Green

Ozoyo yaptığı her yeni işle çıtayı daha da arşa çıkarıyor diyebilir miyiz? Bence diyebiliriz.

Dahakara – Grim Reminder (feat. Elz and the Cult)

Dahakara da sessiz sedasız yeni albümü Happiness Forgets’i çıkarmış. Elz and the Cult destekli Grim Reminder’ın buz gibi pop’uyla güzel bir başlangıç yapabilirsiniz.

Ladytron – Sugar

Yeni albümlerinde aradığımı bulsam da kendimi yine eski işlerine sarmış buldum. Yıllar önce çılgınlar gibi dinlerdim Witching Hour albümünü. Sugar da en eskimeyecek, en gaz şarkılarından bence.

Kate Bush – Cloudbusting

Anne, anneciğim.

Simge – Aşkın Olayım

Biraz da içimdeki amansız Türkçe popçuyu serbest bırakacak olursam; Simge son albümündeki en iyi şarkıyı kliplendirmiş. Ki kendisinin bir Onurr şarkısı olması hiç şaşırtıcı değil.

Tuğçe San – Neredesin

Kainatın en bombastik nakaratı, Türk popunun en büyük kaybı.

HANDE’NİN TEZGAHI

Girlpool – Swamp and Bay

Kendilerinin son albümünün underrated bırakıldığını düşünüyorum. Bir an önce bu duruma el atmalıydım.

Deerhunter – Element

Bu şarkı bana eski indie günlerimi hatırlatıyor. Bir anda kakülüm geri geliyor, saçlarım yağlanıyor ve depresif oluyorum gibi.

Balthazar – Whatchu Doin’

Doyamıyorum, doyamıyorum, doyamıyorum. Avaz’ın gurbetteki ayağı Cemre’nin Instagram’da yaptığı bir kehanete istinaden buraya geliyorlar. En önde olacağım, beklerim.

Betty Who – The One

Bu senenin ilk guilty pleasure’ı bu şarkı bende. Kendisinde henüz ne bulduğumu çözemedim, ama beni hoş tuttuğunu yadırgamayacağım. Pussycat Dolls dinlemiş gibi utanıyorum, Taylor Swift dinliyormuşçasına gaza geliyorum.

Maggie Rogers – Alaska

Spotify shuffle keşfim. Meğerse çoktan ünlenmiş bu şarkı. Kendisi overrated bulunan bir hanımefendi ama çıkış albümünün çizgisinden daha iyi bu şarkı cidden.

Arctic Monkeys – Black Treacle

Nereden aklıma esti bilmiyorum. Arctic Monkeys damarım birkaç ayda bir ortaya çıkar ve eski şarkılara dönerim. Bu şarkıdaki hikayeye bunca sene sonra hâla bayılıyorum.

PJ Harvey – Meet Ze Monsta

Her zaman ve her şekilde PJ Harvey var benim için. Favorilerimden. Bu şarkının doğduğum sene yayımlanması tesadüf olabilir mi?

Tsar B – Alibi

Her zamanki gibi partiye geç kaldım. Neyse ki Avaz ekibinin geri kalanı benden daha iyi gündemi takip ediyor ve bu harika kadınla bir röportaj yapmıştık bile.

CEMRE’NİN TEZGAHI

Foals – Sunday

Artık pazartesileri seviyorum çünkü Foals sadece pazartesi günleri single çıkarıyor.

Nine Inch Nails – She’s Gone Away

Gerçekten dibi gördüğümü bu şarkıyı dinlemeyi aşerince anlıyorum.

Taylor Swift – Last Kiss

Taylor’ın 1989 öncesini yıllardır uğraşsam da dinleyemiyordum, iki aydır o kadar sarıyor ki yeni albümlerden bir şey dinlemek aklıma bile gelmiyor.

Simge – Aşkın Olayım

Bu haftaki seçkimde bir bu eksikti, evet. Zaten albüm çıktığından beri favori şarkımdı, şimdi klibi de var. Türkiye’ye geldiğimde bir Simge konseri yakalamak için sabırsızlanıyorum.

Spotify listesi de burada: