2009 Ağustos’ta başlayan The xx sevgisi, 2010’da obsesif boyutlara ulaştı…

Bu yeniyetme İngiliz topluluğu özel kılan ve özetleyen kelimeler naiflik ve sadelik değil mi? Crystalised‘ı ilk dinlediğimizde itiraf edelim; tav olmadık mı? Evet, bayıldık müziklerinin yalınlığına, kırılganlığına. 2009 Ağustos’ta yayınladıkları XX isimli albümleri 2010’da Mercury ödülünü kendilerine kazandırmakla kalmayıp Damon Albarn‘a Crystalised’ı cover’lattı. Akıp giden, zorlamayan, yormayan ve sıkmayan bir albüm yapan bu başarılı gençlerimizi tanımıyorsanız bu güzel müzikten kendinizi mahrum bırakmışsınız demektir. Uzun lafın kısası 2011’e The xx‘i ıskalayarak girmeyin.

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=Pib8eYDSFEI?fs=1]

Neden Değerli?: Her türlü abartıdan uzak ve samimi olduğu için. 80’lerin o özlediğimiz ve başımız her sıkıştığında sarıldığımız post-punk ruhunu, sisli ambient havasını 2000’ler formatında ve kendi usullerince sunabildikleri için.

Neyi Değiştirdi?: Fazla sade ve indie tavrında olan işlerin geniş kitleleri etkileyemeyeceği inancını.

2011’de Ne Alemde?: Başarılarının tesadüf olmadığı son derece açık, kaybolmayacakları bir gerçek. 2011’de yeni albümlerinin raflardaki yerini almasını ümit ettiğimiz gibi bu topraklara ayak basmalarını da şiddetle istiyoruz.

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=gI2eO_mNM88?fs=1]