TOP 10: MORRISSEY

Morrissey son çok yaşa!   

Morrissey’in bir konserde düşerek bilincini kaybetmesi üzerine şifa dilemek amacıyla hazırlanan Top 10’e ben portakalda vitaminken (2009) bu şekilde başlangıç yapılmış (Sadece Morrissey’in bir s’si kayıptı, onu da telafi ettim.) Aradan geçen zamanı kapatmak ve sevgili Moz’un yeni albümü I’m Not a Dog on a Chain’in yayımlanışını kutlamak için listeyi baştan yaratalım dedik. Biraz da yeni albüm dedikodusunu yapmak istedik tabii ki. Moz’un artık emekli olması gerektiğini düşünsek de albümde birkaç sağlam şarkı da var hani. Yine de bunca sene sonra kariyerinin ilk zamanlarının yanına bile yanaşamadığını düşününce Morrissey’in yeni kayıtları bizde kedisine bıraktığı etkiyi yaratıyor. (Bu cümleyi anlamak için yukarı bakın!)

Spotify listesi aşağıda!

10. SPENT THE DAY IN BED (2017)

Self-karantina listemizde de yer alan bu şarkı, modern günlerin beraberinde getirdiği korkunç duyguları muhteşem bir şekilde anlatıyor. Aynı zamanda 2010 sonrasında yayınladıkları arasında en iyilerinden.

9. I HAVE FORGIVEN JESUS (2004)

Affettiği kişiye ısrarla “Neden?” diye soran biriyseniz bu şarkıyı pas geçebilirsiniz. Yoğun derecede duygusallık yapabilir.

8. PICCADILY PALARE (1990)

It’s Bona Drag, baby! The Smiths tınılarına en yaklaştığı -aslında hiç uzaklaşmadığı demek daha doğru olur- şarkılarından. Gençliğin getirdiği umursamazlık, arkadaşlar ile geçirilen başıboş günler tren raylarına taşınıyor.

7. THE FIRST OF THE GANG TO DIE (2004)

Sokaklardaki hayatlar ve o hayatların sahipleri Moz’un hikayelerinde büyük bir yer kaplıyor. Bu sefer kahramanımız Hector. Kendisinin toplumdan dışlanan ve kendine bir yer edinebilmek adına illegal yollara bulaşan bir göçmen olduğunu hayal ediyorum. Belki de öyledir. Bendeki illüzyonunu bozmamak adına şarkı hakkında hiçbir şey okumadım.

6. THE SECRET OF MUSIC (2020)

Bu şarkıda Morrissey’in şu anki kariyerine bir bakış attığına dair ciddi teorilerim var. Son 10 senedir yayımladığı albümleri düşününce en deneysel ve farklı olanın bu olması ise fazlasıyla ironik. Kuvvetli bas ve davul arasında ara ara beliren riff’ler ile Moz bize müziğin sırrını gösteriyor.

5. I KNOW IT’S GONNA HAPPEN SOMEDAY (1992)

Arada kesik kesik gelen Fransızca kesitler ve üflemeleri ile tansiyonu yükselten bir Moz şarkısı olsa da umudun marşı diyebiliriz aynı zamanda. Asla eskimeyecek klasiklerden biri.

4. NOW MY HEART IS FULL (1994)

Edebiyat, resim, müzik… Sanattan beslenen her ruha bizden gelsin bu şarkı.

3. SUEDEHEAD (1988)

Bu şarkının solo kariyerinin başında “gelmiş geçmiş The Smiths imzası taşımayan en güzel The Smiths şarkısı” olarak yer almasının bir sebebi var tabii ki. (Tırnak içerisindeki ifade genel olarak kabul edilen bir ifade) Bunca sene sonra beni en çok şaşırtan da bu şarkının nasıl bu kadar güzel olduğuna dair en ufak bir fikrim yok. Sadece iyi olduğunu bildiğiniz ama tanımlayamadığınız o nadir mucizelerden biri gibi.

2. EVERYDAY IS LIKE SUNDAY (1988)

Pazar günlerinin karamsarlığı ve hayatımıza kattığı gri tonlar, Moz’un en iyi single kayıtlarından birinde hayat buluyor. The Smiths ayrılığı sonrasında dünyanın sonu gelmişçesine haykırıyor Morrissey.

1. THE MORE YOU IGNORE ME, THE CLOSER I GET (1994)

Evet, sürpriz yaptık. Belki de sürpriz olmadı, bilemiyorum. Birbirini takip eden ifadeler ile ne kadar güzel bir melodi yazabilirsiniz? Moz diskografisindeki en iyi gitar melodilerinden biri olmasının yanı sıra asla eskimeyecek, evrensel bir şairane deha ürünü. Sevdiğiniz kişinin peşinden inatla giderseniz başınıza neler geleceğini de söylüyor üstelik. “IT’S WAR”