Kesinlikle akıl işi değil. 

”Albüm yayınlamak” kavramının tartışıldığı, ”Dünya’yı ele geçiren” grupların bir bir eskitildiği, anlık tüketime ve çoğunlukla ”15-dakikalık-şöhret” mefhumuna sırt dayayan bir zamanda, kesinlikle akıl işi değil. Birbirine bağlı, uzun ve detaylandırılmış hikayeler etrafında kurgulanan 6 albümlük bir seri; tüketiciyi içine çekmekten ziyade, dışarıda bırakmak istercesine kotarılmış, uzunlukları 2 ila 10 dakika arasında değişen parçalar; kalabalık, sofistike ve yoğun trafikler; yorucu enstrüman çeşitliliği; klasik vokal teknikleri ve çok seslilikle, kuralsızlık ve yeni nesil ‘aşırı’ vokal işleri arasında salınan vokaller… Akıl işi değil.

Bahsedeceğim deliliğin arkasındaki akıl, Casey Crescenzo. Elektronik mühendisi/müzisyen bir baba ve Astrolog/müzisyen bir annenin ürünü. ”Deneysel emo/hardcore” gibi iddiası kendinden bir tanımla eşleyebileceğim The Receiving End Of Sirens projesine dahil olduğu esnada kafasında şekillendirdiği ve bir başına somutlaştırmaya başladığı The Dear Hunter ise, alamet-i farikası.

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=o_xlCIGZr1g]

The Dear Hunter, ilk karşılaşmanızda bir yere oturtulabilecek, hakkını vererek analiz edilebilecek bir oluşum değil. Zihinlerde rahatlıkla progresif/modern alternatif rock ve indie civarlarına yaklaştırılabiliyor; gerçekten de The Dear Hunter homojenliğinin bileşiminde mevzubahis akımları bulmak mümkün. Yine de bu esinlerin/beslenmelerin işlenmeden, çeşitlendirilmeden büyük resme aktarıldığını söylemek yerinde olmaz; oluşumun kendine haslığı da kaynağını tam olarak buradan alıyor.

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=Fl8clY42JKk]

The Dear Hunter, 6 albümlük serinin 3 albümünü yayınladı. İyi tınlamanın ve hayal edileni somutlaştırabilmenin dışında hiçbir kritere de bağlı kalmadılar. Görsel çağrışımı bol, eklektik, yoğun, sofistike ve ziyadesiyle ‘gelecek’ vaat eden bir halleri var.

Şimdilik tanışadurun; incelemeler geliyor.

http://d.yimg.com/m/up/fop/embedflv/swf/fop.swf