ORADAYDIK: MORRISSEY

Gün içinde gereksiz bir sürü şey geçmiş gitmiş artık akşam olmuştu. Ufaktan konser mekanının yolunu tutma vakti gelmişti. Kapıya gelmiştim ki diğer konserlerde görmediğim bir konser öncesi kalabalık gördüm. İçeriye girdiğimde ön bir iki saf dolmuştu bile. Ön saflarda ellerimizde çiçekler beklemeye başladık.

Sahnede dev bir perde, perdede de Ramones belirdi, ardından Brian Eno. Anlaşılan Morrissey, Neden buradayız? ve Ne yapmaktayız?’ı anlatma derdindeydi. Bu arada nedendir tam bilemiyorum perdedeki görüntü birazcık kötüydü. Neyse sağlık olsun açar Youtube’dan izlerimle kendimi avuttum. Sonunda perde yer çekim kuvvetine maruz bırakılıp yerle bir olurken göz bebeklerimiz birkaç milim daha büyümüştü. Ve işte çığlıklar alkışlar eşliğinde o kibar naif mütevazi ve sayısız sıfata sahip Morrissey sahnedeydi. Şimdiye kadar izlediğimiz videolardan, röportajlardan ya da hayallerimizdeki Morrissey’den daha yakışıklı ve ithaf edilen tüm sıfatlardan daha fazlasına sahip bir adam karşımızdaydı.

morrissey 2

The Queen is Dead ile The Smiths’e selam çakıp, çok sevilen ve bilinen Suedehead ile ikinci şarkıyı bile bitirmişti. Zaman hızlı mı akıyordu ne! Bunu Moz da fark etmiş olacak ki bir soluk alıp seyirciye bir iki teşekkürün ardından İstanbul’da olmaktan çok mutlu olduğunu dile getirdi. Peşine ezan sesi duyuldu ve Morrissey İstanbul’u İstanbul’da söyledi. World Peace is None of Your Business‘ın ilk notaları duyulduğunda arkamdaki bazı seyircilerden bu şarkı için homurtular duydum. İşte tam da Moz bu şarkıyı onlar için yazmıştı. Barışın kolay bir iş olmadığını ciddi emek fedakarlık gerektirdiğini ve bununda herkesin harcı olmayacağını onların yüzüne yüzüne vurdu!

Kick the Bride Down the Aisle şarkısında sanki spotların altındaydım ve şarkı koca salonda sadece bana söyleniyordu kimse o an orada yokmuş gibi. O an benim için zaman genişlemiş ve diğer seyirciler farklı bir zaman dilimindeydim. Bunun da nedeni şarkının olağanüstü oluşuydu.

morrissey

Şarkılar peş peşe sıralanıyor ve ruhumuzdaki tebessüm git gide artıyordu. Moz aralarda konuşmasında bizim arkadaşımız olduğunu söyleyip samimiyeti iyice arttırmıştı.(Bu arada Arkedeş olarak Türkçe söyledi “I’m your arkedeş.” çok tatlıydı.)

Artık beklemiyor değildim bir klasik olan Moz konserlerinde sahneye atlamaları. Ancak bunun için birinin cesaret gösterip öncü olması gerekmekteydi. Ve bu cesaret bir kadından geldi. For The Love nidalarıyla cevval bir arkadaş, arkadaşlarının ve yanındakilerin de desteğiyle sahneye atlamayı başarmış ve Morrissey’e sarılmayı hak etmişti. Sonra ardı arkası kesilmedi. Bazı arkadaşların bunu biraz abartıp nazik naif bir adam olan Moz’u zor durumda bıraktığı da gözlerden kaçmadı. Ve Moz konserin son kısmını tamamlamak için ufak bir dinlenmeye gitti. Geldiğinde elinde bir futbol topu vardı.Bir İngiliz takımına ait olmasını beklerken top Real Madrid’e aitti.

Ve final, Everday is like Sunday ile konserin altına imzasını çaktı ve üzerindeki T-Shirt’ü yırtıp üzerimize attı. Yakınımdaydı ancak zorlamadım, bir gömlekten çok daha fazlasını almıştım ve kimseyle de paylaşmaya niyetim yoktu. Ben de kimseye fark ettirmeden aldıklarımla eve doğru çoktan yola çıktım bile…

* Yazı için Onur Öztel’e teşekkür ederiz.