TANIŞIN: ADIA VICTORIA

2016 sene sonu listelerinde daha önce hiç duymadığımız bir isim gözünüze çarpmıştı: Adia Victoria30 yaşındaki South Carolina doğumlu müzisyen, ilk albümü Beyond the Bloodhounds‘ı geçtiğimiz mayıs ayında yayınladı. Albümünü çok sevip bağrımıza basınca da Adia’yı daha yakından tanıyalım dedik. Adia Victoria birçok müzisyenin aksine tutkusunu bulmada birazcık geç kalmış. Bu nedenle de onunla tanışmamız seneler aldı.

Küçükken sıkı dini bir eğitimden geçen ve kilise korosunda şarkı söyleyen Adia, müzik ile uğraşmaktan oldukça zevk almış. Ancak hiçbir zaman bu işi profesyonel yapmayı düşünmemiş. Hemen ardından anne ve babasının boşanması kendisi için zor zamanlara neden olmuş. Adia başka bir şehre taşınmış, kilise okulunu terk etmiş ve bir başa çıkma mekanizması olarak kendini şiirlerine vermiş. Lise sonrasında da şiirlerine ilham vermesi için değişik şehirleri ziyaret etmiş, bir süre gezgin hayatı yaşamış. 21. yaş gününde arkadaşının ona verdiği bir gitar ile kendi başına 3 akor öğrenip yazdığı bu şiirleri bestelemeye başlamış. Adia’nın dediğine göre; bu şarkılar oldukça basit birer deneme-yanılma parçalarıymış. Hemen ardından Nashville’e taşınmış ve Fransızca eğitim almaya başlamış. Bu dönemler Adia için oldukça zorluymuş çünkü içine kapanık yapısı nedeniyle pek arkadaş edinemiyormuş. Yine de bu durumdan faydalanarak bir köşede şiirlerini yazmaya, sonra da eve gidip sözlerini birer melodiye dönüştürmeye devam etmiş.

Adia’nın ilk albümü ise ilk gitarını alışından tam 9 sene sonra yayımlandı. Bir röportajına göre, müzik ile profesyonel olarak uğraşmaya karar vermesi senelerini almış. İlk albümü Beyond the Bloodhounds ise yirmili yaşlarında başından geçen olayları, Adia’nın düşüncelerini anlatan otobiyografik bir yapıda. Genç bir kadın olarak hayat yolculuğunu, yalnızlığı, Amerika’nın güneyinde yetişmenin üzerinde olan etkisini oldukça samimi bir şekilde anlatıyor ilk albümünde. Adia’nın müziği birçok müzisyenden ilham almış, şairane bir yapıda. Ne de olsa kendisi bir şair! PJ Harvey‘nin enstrümanları ile sunduğu cesaretini Eleanor Friedberger‘in samimiyeti karşılıyormuş gibi bir his kaplıyor içinizi albüm dinlerken. İster istemez Angel Olsen ile de karşılaştırası geliyor dinleyenin. Angel’ın olaylardan ziyade duygularını anlattığı otobiyografik yapısı Adia Victoria’nın müziğinde de bizi karşılıyor. Adia’nın hayatında yaşadığı zorlukları, Güney’de büyüme hikayesini anlatması sizi yanıltmasın. Müziği karanlık olmaktan çok uzakta. Tam tersine odanızda dans edip eşlik etmek isteyeceğiniz bir müzik yaptığını söyleyebiliriz. Anlattığı hikayeler ise müziğine fazlasıyla derinlik katıyor.

Adia Victoria, ilk albümü ile 2016 sene sonu listelerinin bir kısmında yerini almıştı. Canlı performanslarda da çok başarılı olduğunu ekleyelim. Şahsen önümüzdeki dönemde kendisini canlı kanlı görmek için çabalayacağım. Umarım İstanbul’a da uğrayıp buraları da şenlendirir.