İNCELEME: BEACH SLANG – THE THINGS WE DO TO FIND PEOPLE WHO FEEL LIKE US

James Alex, 41 yaşında bir Philadelphialı. 90’lar ve 2000’lerin başı süresince bir punk grubunda yer almış ancak o veya şu sebepten dolayı hayal ettiği rock’n roll hayatına erişememiş. Daha doğrusu şu ana kadar demek daha doğru olacak sanırım. 2013’te kurduğu ve 2014 yılında 2 EP yayınladığı Beach Slang’le birlikte şu an tekrar 20’li yaşlarına dönmenin keyfini yaşamakta olduğunu düşünüyorum. Kendisi nihayet rüyasına erişmenin keyfini çıkarırken bize de yılın en etkileyici eserlerinden birini olan bu 27 dakikalık albümün müptelası olmak düşüyor açıkçası.

The Things We Do…’daki 10 şarkıyı barındıran ortak çatıyı genç ve samimi punk rock olarak tanımlamak gayet uygun olacaktır. Açıkçası orta yaşlı bir müzisyenden beklenmeyecek kadar gençlik ateşi, hissiyatı barındıran bir albüm olmuş ki belki de dilimizin güzide lafı “Tecrübe konuşuyor” burada devreye giriyor. Ama albümün teması gerçekten samimiyet. Adı samimi, şarkılar samimi ve punk’ın gürültülü havasından beklenmeyecek kadar melodik, sözler ise cidden ayrı bir dünya. Özellikle grubun “Good Riddance / Time of Your Life”ı konumundaki albümün tam orta noktasında giren ve içinde sadece piyano, çello ve gitar barındıran o kadar da punk olmayan şarkıda (“Too Late to Die Young”) “Too young to die, too late to die young / I try to fight, but I get high and give up” diyerek işgüzarlığında bile kararsız olan biz gençlerin sesi olmuşlar.

Müzikal olarak inanılmaz değişmeyen formatına rağmen, albüm içinde gerçekten çok kaliteli ve (hazır yıl sonu da yaklaşırken) senenin en vurucu şarkılarından olan yapıtlar da barındırıyor. “Bad Art & Weirdo Ideas” bisiklete atlayıp evden kaçma eyleminin marş hali olmuş, “Young & Alive” ise gençliğin taze enerjisini her pena hareketinde, her baget vuruşunda kulaklarımızda hissettiriyor, “Ride the Wild Haze” ise açıkçası yeteri kadar dinlersem her istediğim şeyi yapabilecek kudreti damarlarımda akan asil kanda bana bulduracak gibi duruyor.

https://www.youtube.com/watch?v=o58lrWxll2A

Albüm boyunca ballad formatında yukarıda alıntıladığım “Too Late to Die Young” dışında müthiş değişken besteler, inanılmaz aranjmanlar yok. Ancak, dinlemeye başladığınız andan itibaren gençlik telaşı ve coşku bir saniye bile olsun yavaşlamıyor. Ve insanı müziğin otobüs yolculuğunu çekilebilir kılan bir olgu değil de hayata dair her şey olduğuna inandırıyor adeta. Çünkü bu albümü dinlediğim yarım saatte 41 yaşında bir adam ve birkaç arkadaşı bana hala genç olduğumu ve dünyaya hükmedebilmemin bile imkansız olmadığını hatırlattı. Hatta bunu başarabileceğim sanırım. Biraz daha kendime güvene ihtiyacım var, en iyisi bu albümü 2-3 tur daha döndüreyim.

NOT: Grubun şarkıları kadar içten tumblr sayfasına da bi’ göz gezdirin derim. Ancak albümün yarattığı hisler vücutta dorukta iken bu aktiviteyi yaparsanız birkaç saatiniz harcanabilir, haberiniz olsun.

http://beachslangwashere.tumblr.com/