2012: Jack White
Neden değerli?: Şüphesiz ki 2012 Jack White için önemli bir yıl, Jack White da 2012 yılı için en önemli müzisyenlerdendi. Çalıştığı her projede –kronolojik olarak, The White Stripes, The Raconteurs, The Dead Weather– grubun “beyni” konumunda bulunan Jack White, ilk kez bir albümünün üstüne kendi ismini yazdı. “Tamamen özgür kalsa nasıl bir albüm yapardı?” fantezileri kuran müzikseverleri şaşırtmayacak bir biçimde, keman, piyano gibi enstrümanların sık kullanımıyla dikkat çeken Jack White’ın ilk solo albümü “Blunderbuss”, yılın en harika şarkılarından olan “Sixteen Saltines” ve “Love Interruption”ı da barındırıyor.
Neyi değiştirdi?: Sıradan bir gününde, sabah uyanıp bir U2 şarkısı yorumlayan, öğle yemeğinden hemen önce Nashville çıkışlı bir garage rock grubuna ilk albümlerini “Third Man Records” bünyesinde çıkarmaları için albüm sözleşmesi öneren, akşamını ise son single’ı için rap vokal yapmakla geçiren bir adamı tanımlayan sözcükler “müzisyen”, “gitarist” gibilerinden biraz daha fazlası olmalı. Adeta bir “müzik misyoneri” gibi çalışan, hep o klasik blues rock sound’undan beslense de değişik tarzlar arasında basmadık yer bırakmayan Jack White’ın her yılı, müziğe yeni bir bakış açısı getiriyor, müziği geliştiriyor, değiştiriyor.
2013’te ne alemde?: Jack White, geçirdiği bu harika senenin meyvelerini çoktan toplamaya başlamış görünüyor. Bunun en önemli göstergelerinden biri de Blunderbuss albümüyle “Yılın en iyi albümü” ve “Yılın en iyi rock albümü” dallarında, “Freedom at 21” şarkısıyla da “Yılın en iyi rock şarkısı” dalında olmak üzere üç adaylık toplaması. 10 Şubat 2013’te düzenlenecek 55. Grammy Ödülleri, Jack White’ın The White Stripes günlerinden alışık olduğu Grammy’lerine bir yenisini ekleyecek mi, göreceğiz.