İNCELEME: ADELE – 30

“Beni sevdiğini söyle / Seni yüzde bir milyon seviyorum” Adele’nin dördüncü uzunçalar albümü 30’daki en güçlü parçalardan birinde müzisyenin ve oğlunun ses kayıtları ile karşılaşıyorsunuz. Adele’nin yeni albümünü özetleyebilecek daha iyi bir şarkı sözü düşünemiyorum. Müzikal anlamda ise tanıdık eski bir arkadaş ile karşılaşıyorsunuz. Adele’nin önceki albümlerinden en azından bir tanesini uçtan uca dinlediyseniz müzisyenin tarzı ile aşinasınızdır. Güçlü vokaller, dinamik piyano tınıları ve kalp kırıklığını bir araya getirin. İşte, karşınızda Adele.

Dördüncü albümde ise koşullar biraz daha farklı. Adele, artık bir bekar anne. Eşinden ayrılmanın beraberinde getirdiği depresif dönem, önceki albümlerinde tanıklık ettiğimiz kalp kırıklığına göre daha olgun bir noktada. Bazen gerçekten dibe vurduğumuzda güçlü kalmamız gerekir çünkü sevdiklerimizin incinmesini istemeyiz. Adele’nin eşinden ayrılık sonrası oğlunu düşünerek yazdığı şarkılarda da bu direnci hissedebiliyorsunuz. Ancak aynı zamanda şöyle bir detay var ki güçlü kalmaya çalışanların iç dünyalarının daha fazla aşındığını da biliriz. Adele’nin 30 albümü de bu aşınmanın hikayesini anlatıyor.

Hemen söyleyelim, bu Adele’nin en iyi albümü. Bu nedenle beklediğimiz 6 seneye değdiğini söyleyebilriim. Yeni albümde Adele, müzikal yelpazesini daha da genişletiyor ve bu değişiklik hiç hayal kırıklığına uğratmıyor. Albümde zaman zaman auto-tune, efektler, gitarlı pop melodileri ile karşılaşıyorsunuz. Adele’nin müzikal ve vokal gücünü düşündüğünüzde ise bütün bu detaylar -diğer müzisyenlerde duysanız zayıflık olarak görebileceğiniz şeyler- tamamen bir ironi etkisi yaratıyor. Adele’nin bunların hiçbirine ihtiyacı yok. Bunu bilmek de bu farklılıkları pastanın üzerindeki çilek hâline getiriyor.

Britney Spears’in 1999’daki büyük çıkışından Taylor Swift’in 1989 albümüne kadar her ne kadar mainstream pop albümü varsa altından çıkan prodüktörler Max Martin ve Shellback, Adele’nin yeni albümünde Can I Get It’e konuk oluyor. Albümdeki bu şarkının tamamen radyolarda çalınması için bir hit olarak üretildiğini daha ilk dinleyişte fark edebilirsiniz. İsveçli prodüktörlerin ortalığa para saçan “cheesy”şarkılarından biri daha bizimle. Bu da benim için albümün en zayıf halkası oluyor. Yine de dinledikçe şarkıya daha fazla ısındığımı söyleyebilirim.

Adele’nin uzun dönemli işbirlikçisi Greg Kurstin ise albümün tüm güçlü anlarına imza atıyor. Albümün ilk teklisi Easy on Me’den oğlu ile ilişkisini anlatan ve ses kayıtlarına sahip My Little Love’ye kadar Adele’yi pop müzikte öne çıkaran ne kadar nokta varsa hepsini ortaya koyuyor. Zayıflıklarımızı düzeltmektense güçlü yanlarımızı öne çıkarmak bazen daha etkili olabilir. Adele’nin hiçbir müzikal zayıflığı olmamasının yanı sıra onu diğer pop müzisyenlerinden ayıran büyüsünü koruyarak sound’unu zenginleştirmek başlı başına bir yetenek. Öyle ki Greg Kurstin, Oh My God şarkısında Adele’den bir pop star yaratırken bile bu şarkıyı Adele’den başkasının yorumlayamayacağını düşünüyorsunuz.

Adele’nin müzikal yelpazesini zenginleştirerek farklı bir yola gitmesini çok değerli buluyorum. Ancak şunu da belirtmek lazım ki bu değişiklik çok yanlış yollara varabilirdi. Her müzisyenin kendine ait bir farklılığı ya da güçlü yanı vardır. Adele’nin vokal gücü ve piyano melodileri ile genişleme alanı olduğunu düşünmüyordum. Bu albümdeki şarkılar ise hayal gücümün ötesinde bir noktada beni selamladı. Adele’nin kariyerini düşündüğümde ise bu hamle tam zamanında geldi. 6 sene sonra dönen bir müzisyenin eski tınıları ısıtarak sunması bir hayal kırıklığı sebebi olabilir. Adele’nin pop müzikte kendine edindiği özel yerde böyle bir beklentim bile yoktu. Şimdi ise bu albüm ile daha senelerce Adele’nin etrafta olacağını düşünüyorum.

Not: Adele’nin oğlunun ses kayıtları dünya üzerindeki en tatlı şeylerden biri – söylemeden geçemedim.

Öneri Şarkılar: Easy on Me, My Little Love, Cry Your Heart Out, Oh My God, I Drink Wine