10. albümlerinde metal grupları değişebilir, sakin olun.   
 
 

Epey zaman oldu Opeth dinlemeyeli. Onlar da zaten üç yıldır albüm yapmıyorlardı, kaldı ki 2008 albümleri Watershed tamamiyle gözardı edilmişti. Sonra 10. albümleri Heritage ile Opeth değişti dediler, biz de geldik! Peki ne gördük? Opeth gerçekten değişmiş! 

 
Şu bilgileri verelim önce: Albüm kayıtları ertesinde grubun klavyecisi Per Wiberg gruptan ayrılmış. Albüme katkısı muhakkak var ama belli ki grup içinde değişimler olmuş. Sonra, albüm Mikael Åkerfeldt tarafından oluşturulmuş ve kendi tabiriyle adamın 19 yaşından beri hayalini kurduğu albüm olmuş. Porcupine Tree solisti Steven Wilson da albümün mix’ini yapmış. Wilson, daha önce de Opeth’in akustik ağırlıklı albümü Damnation‘da gruba eşlik etmişti. 
 
Şimdi kabul edelim, adamlar yeterince yaşlandılar. Heritage, 10. albümleri, şaka değil. Yani bir noktada brutal vokalden vazgeçmeleri gerekiyordu. Bir önceki albümlerinde iyice bırakmışlardı zaten ve sonuç: bu son albümde brutal vokal yok. Bence bu bir eksiklik değil, hatta harika bir şey. Åkerfeldt‘in sesinin güzelliğinden daha fazla yararlanıyoruz işte, keyfimizi kaçırmaya gerek yok.
 
Bu durum aslında Opeth’in müziğini iyice progressive rock’a kaydırmış olmasından kaynaklanıyor. İşte bu noktada Opeth fanatiklerinin feryat figan çığlıkları yükselmeye başlıyor. 
 
Yapmayın ama, değişim güzel bir şey! Hele ki bu değişim 10. albümünü yapan, kendi içinde çeşitliliği barındıran ve içinde bulunduğu dönemi değerlendirme yeteneğine sahip bir gruptan geliyorsa buna şükretmeliyiz!
 
Yeni şeyler yaparken, bilinmezlerde yüzmek gayet de olması gereken bir şey ayrıca. Dolayısıyla Heritage oldukça cesur bir albüm. Yalnız Opeth Heritage isimli albümüyle eski sound’unun mirasını tamamiyle reddetmiş gibi bir hava oluştu, o kadar fena bir durumda değiller. Death metal’den progressive’e kayarken bir şeyleri bırakacaklar pek tabii ki ama geçmişlerinde Damnation albümleri var, ki bu albüm de death metal’den uzaktı ve kült albümlerinden biri haline gelmişti. O yüzden Opeth’in yaptığı albümü kariyerlerinde önemli bir noktada yer aldığını söylemek mümkün. 
 
Albümde öncelikli olarak HeritageNepenthe ve The Devil’s Orchard şarkıları dikkatimi çekti. Nitekim ilk klip The Devil’s Orchard‘da çekildi. Aşağıda izleyebileceğiniz klipte görsellerle de desteklenen psychodelic etkileşimleri fark etmemek mümkün değil. Bu etkileşim yerinde bir zenginlik katmış albüme ve bence yeni müzik anlayışlarına çok da güzel yakıştırmışlar. 
 
Haydi izleyelim, dinleyelim: