İNCELEME: ALESSANDRO CORTINI – FORSE 1-2-3
Alessandro Cortini, çocukken dinlediği popüler müziktekilere benzer melodiler yakalamak şeklinde kolayca tanımlanabilecek bir vazife edinmiş. Müziğinde kendisini mutlu ettikleri için tekrar eden bu melodiler gibi onun mutluluğa ulaşma motivasyonu da tekrar tekrar karşımıza çıkarak belirginleşiyor verdiği röportajlarda. Her şarkının tek bir melodinin hakimiyeti altında onun sürekliliğine dönüşmesi de Cortini’nin müzik yapmayı gerçekten ilgisini çeken şeye indirgeme yaklaşımı ve tek bir müzik aletine yoğunlaşıp en iyi sonuca ulaşma alışkanlığı ile açıklanabilir.
Peki nasıl oluyor da tüm bu belirlenmişlere rağmen müzisyen hiçbir plana bağlı kalmadığı ve ne üreteceğini önceden kestiremediği bir yöntemle çalıştığını iddia edebiliyor? Aslında yine önceden alınmış bir karar, melodik sesler çıkarmaya elverişsiz, tuşlu klavyesi olmayan buchla modüler synthesizerlarla pop duyarlılığına sahip tınılara ulaşmak kararı sorumlu tutulabilir. Alessandro Cortini çocukların oyuncaklarla arasındakine benzer bir ilişkiyi enstrümanıyla kursa da alışılmışın dışında kalan formatlara yönelmek ‘çocuk oyuncağı’ değil. Çünkü deneysel yaklaşımı özgün ses panelleriyle birlikte o seslerin kaynağı geniş paletin üzerinde nereye çıktığını bilmediği tuşları da keşfetmek zorunda.
Buchla modüler synthesizerın orasından burasından fışkıran renkli kabloların yarattığı çocuksu heyecanın yanında devasa makineye adanmış üç albümlük Forse serisini tamamlamak sonsuz ihtimaller arasından seçimler yapabilecek güçlü bir irade ister. Üçlemenin başlığı ‘forse’ Türkçedeki ‘belki’ zarfının İtalyancadaki karşılığı fakat bence müzikte asıl karşılığını feda edilen seçenekler sayesinde kesinlik kazanabilen ve böylece gerçekliğe yükselen ‘belki’lerde buluyor. Şüpheler giderildiği ve acabalar defedildiği için tek başına ayakta kalabilen bu enstrümanın ve bağımsızlık mücadelesinin destekçisiyim, sizin de onu resmen tanımanızı isterim.
Peki Alessandro Cortini’nin müziğini denemek için geçerli nedenler onu dinlemeye devam etmek için yeterliler mi? Bir müzik ne yapımında başvurulan teknikler ne de üretiminin arkasında yatan sebepler yüzünden iyi müziğe dahil edilmek zorundadır. Eğer güzellik eserin kendi içinde bulunacaksa müziğin kendisine dönmek gerekiyor.
Tek bir müzik aletinin melodi kapasitesine odaklanıldığı için üç albümün üç saati aşan toplam uzunluğu kaçınılmaz bir şekilde kendi içinde tutarlı. Benim için bir uyum süreci gerekti fakat alıştığım zamanında yanlış ya da çirkin bulduğum herhangi bir şey değildi, zaten neyin nasıl olması gerektiğini hatırlayamayacağım kadar uzakta hissediyordum artık. Müziğe bakış açımı değiştiren bambaşka bir deneyimdi bu.
Doğrusal yapısı bozulmayan veya çok ama çok yavaş tırmanışa geçen parçalar düşünüldüğünde dinleyiciyi kaybetme riskinin göze alındığını görüyoruz. Kulaklarımı dolduran ağır kütlede anlam yükleyebileceğimiz boşluklar ya da sessizlikler yok. Beni havalandırıp bulutların üzerine bırakacak bir atmosferin içinde değilim, ancak serbestçe hareket eden moleküllerin girebileceği tepkimeler gerçekleşemiyor. Kesintisiz tecrübe edilen ve sizi yönlendirmeye ara vermeyen seslerin etkisi altındayken civa gibi yoğun bir sıvı imajı beliriyor zihnimde. Belki de The Rolling Stones şarkıları civa dökülmüş bir yüzeye çarpıyor, yayılıyor, yankılanıyor ve bu düzeneğin yardımıyla pop müzik geçen yıllara rağmen sonunda tekrar ilginç kılınabiliyor. Yüzlerce pop yıldızına neden müzik yaptıkları sorulduğunda pek de düşünmeden hep aynı şekilde kullandıkları mutluluğun kaybettiği anlamları tekrar üzerinde görebiliyoruz. Hepsi Alessandro Cortini ‘mutlu olmak için müzik’ idealine bu kadar çok yaklaşabildiği için.