2016’da Masterpiece ile hayatımıza giren ve hemen peşine Capacity ile iyice günümüz müzik dünyasında kendilerinden söz ettiren Adrianne Lenker ve grubu Big Thief, geçen sene en az ilk iki albümü gibi son derece başarılı U.F.O.F ve Two Hands albümlerini yayınladı. Bu başarının ardından 2020’in başında tüm biletlerinin satıldığı bir Avrupa turu planlanmışken korona salgını sebebiyle bu tur aniden kesintiye uğradı ve bunun üzerine ABD’de, Batı Massachusetts dağlarında küçük bir kulübeye giden Lenker orada bir süre yalnız kaldıktan sonra 2018’in sonunda yayınladığı söz yazarlığı açısından kendini aştığı ilk solo işi olan abysskiss‘e yenisini eklemeye karar veriyor ve ses mühendisi Philip Weinrobe’u arayıp akustik gitarla bir albüm kaydetmek isteyip istemediğini soruyor. Bunu duyan Weinrobe hemen eski kayıt makinelerini ve birkaç XLR kablosunu paketleyip yola çıkıyor. Bu sürecin sonunda da tamamen organik ve analog düzenlenemelerle dolu songs+instrumentals ortaya çıkmış oluyor.

Bu süreç songs’un kaydı yapılmaya başlandıktan sonra, enstrüman ve sanatçı arasındaki doğal bağı gösteren iki çok uzun enstrümantal parça olan “mostly chimes” ve “music for indigo” ile de sonuçlanıyor ve ikili albümün instrumentals kısmını beklenmedik bir şekilde doğuruyor. Tematik olarak bu içe dönük albümün farklı acıların birleşmesi ile ortaya çıktığını söylemek yanlış olmaz, çünkü Lenker’in üzüntüsü, Weinrobe’un  -yaşadığımız bu yeni normalde- Zoom üzerinden son defa konuştuktan sonra büyükannesinin kaybıyla birleşiyor ve artık bireysel bir şey olmanın dışına çıkıyor.

İkili albümün ikinci kısmı songs’u dinlerken, bir orman kulübesinin zemininde yattığınızı, bilinç akışınızı dinlediğinizi hissediyorsunuz ve gitarın da bir battaniye gibi size, parçalara ve onların performanslarına sıcak bir şekilde eşlik ettiğini düşünüyorsunuz . Albümün ilk sarkısı two reverse‘ün “Lay me down so to let you leave / Tell me lies / Wanna see your eyes / Is it a crime to say I still need you?” sözleri ile de albümün akışının başladığını anlıyoruz ve şimdiye kadar dinlediğim en iyi şarkılardan biri olan anything de kaybedişin ve yalnızlığın ne kadar derinleştiğini gösterir nitelikte devam ediyor. Sakin ve sıkmayan bir şekilde, Lenker aslında çoğumuzun hayatında görünen banalitelerin güzelliğini gösteriyor ve aynı zamanda umutsuzluğun dramatik unsurları olmadan yokluğun yasını tutuyor gibi. Bununla birlikte, yokluğun varlığını acı verici bir şekilde değil de onunla birlikte bu acıya dalmak, duyguları kabul etmek ve üstesinden gelebilmek için dahili olarak müzakere etmek için bizleri kendi acılarını dinlemeye davet ediyor.

heavy focus ve half return gibi şarkılar özellikle ilgi çekici, sakinleştirici gitar soundları ve harika küçük melodilerle dolu, Lenker’ın sesi neredeyse samimi bir koral gibi ve bu şarkılarda sadece söz ve soundların doğallığının değil sesinin de mükemmelliğini ortaya koyuyor. Albüm ilerledikçe kulübeyi ve kendisini çevreleyen doğa da albümün bir parçası olmaya başlıyor. come ve zombie girl parçalarında, yağmur seslerini, orman seslerini ve kuş seslerini duyuyoruz. Bu izler bence kaydın önemli noktaları çünkü fiziksel veya duygusal anlamda kaybedilen bir kişi ile bir rüya hakkında yapılan konuşmalar, yalnızlık hisseden ancak umutsuzluk bırakmayan boşlukla doğrudan bir adrese ve çatışmaya dönüşüyor. Lenker’in kompozisyonlarındaki bu güzellik, süslü değil hatta aksine daha ulaşılabilir ve dürüst bir şekilde büyük kavram ve duygularla meşgul olmak gibi. Albümün başyapıtı not a lot, just forever bu hissi mükemmel bir şekilde özetliyor ve süresinden çok çok uzun süreli bir etkiye sahip olduğu aşikar bir şekilde kendisini gösteriyor. Ki bu şarkıdan sonra aslında albüm yine başa dönüyor ve melodik anlamda mükemmel bir şarkı olan dragon eyes ve hem sözleriye hem de sesiyle bizi son defa ağlamaya yaklaştıran bu sebeple de çok yerinde bir kapanış şarkısı olan my angel ile albümü bir anda bitiriyor.

Sanatçıların kendilerini ve iç yaşamlarının samimi portrelerini izole ettikleri birçok albüm var ama buna rağmen Adrianne Lenker’in çift albümü songs + instrumentals hala bu açıdan da özel bir etkiye sahip. Daha iyi olduğu için değil, inzivanın gerçekten rezonansa girebilmesinden ve  kayıt teknolojisinin sadeliği, doğal gitar çalmanın ve acımasız sözlerin cildinizin altına giren bir yakınlık yaratmasından dolayı böyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü onun yanında oturmak, yapraklara bakmak ve düşüncelerini sessizce dinlemek istiyorsunuz. Lenker, zor zamanlar yaşayan birçok insan için rahatlatıcı bir yoldaş olacağından emin olduğum bu ikili albümü en güzel sözleriyle ve soundlarıyla kısa bir sürede yarattı ve günümüz müzik dünyasının en iyi söz yazarlarından birisi olduğunu da bize yeniden hatırlatmış oldu.