İNCELEME: ANGEL OLSEN – ALL MIRRORS

Bundan tam üç sene önce üçüncü stüdyo albümü MY WOMAN hakkında yazarken “hayatın içinden kopup gelen şarkı sözleri ve samimiyeti ile indie folk müzikteki en iyi örneklerden biri” olarak bahsetmiştim Angel Olsen‘dan. Dördüncü uzunçalar All Mirrors ile aslında senelerden beri değişmeyen bir çizginin ilerideki bir noktasına baktığımızı fark ediyorum. Artık gelecekteyiz. Ancak geçmiş kendini tekrar ediyor ve lineer bir zaman çizgisinde ilerliyoruz. Değişim, gerçekten de kaçınılmaz mı? Yoksa değişim aynı durumun kendini farklı biçimlerde göstermesi midir?

Angel Olsen için elektro gitarı ile indie folk melodileri yazdığı, günlüğünden parçaları sunduğu günler artık geride kaldı. Giden sevgilisinin ardından olgunlukla her şeyin aslında aynı hataların bir araya gelerek bütünü oluşturmasından meydana geldiğini anlatma hikayesine geçiş yapıyoruz. Hayatın daha ağır gerçeklerini kabullenirken eğlenceli gitar riff’lerini bir kenara bırakarak on dört parçalı bir orkestra ile karşımıza çıkıyor Angel. Önceki albümleri dinlemiş olanların beklentilerinden çok farklı bir müzikal manzara bizleri bekliyor. Daha zengin ve derin; ancak anlatıcı hâlâ aynı kişi.

Albüme Lark ile kuvvetli bir başlangıç yapıyoruz. Sevdiğiniz kişinin sizi olduğunuz gibi kabul etmemesinin ardından o kişinin tamamen farklı bir versiyonu ile paralel bir evrende her şeye yeniden başladığınızın hayalini kurdunuz mu? Cevabınız “evet” ise bu şarkının sizde özel bir yeri olacağını söyleyebilirim. Lark’ta “Hayal etmeye devam et” derken gerilim büyüyor ve Olsen’a eşlik eden orkestra da duyguların açığa çıkma kuvvetini yansıtıyor. Ardından gelen All Mirrors ise albümün bir özeti niteliğinde. Yaş aldıkça geçmişin bir tekrarı olduğunuzu fark ettiğiniz anları temsil ettiğini söyleyebilirim.

Çıkış kayıtlarını geride bırakırken albümün ortalarına doğru zirveye ulaşıyoruz adeta. New Love Cassette ile (modern prodüksiyonunu geride bırakırsak) 60’ların Fransız müzik sahnesine ışınlanıyorsunuz. What It Is ile Lou Reed’e selam çakıyorsunuz hemen ardından. Angel Olsen, yalnız kaldığı anlarda kafasının içinde yaşamaya başlıyor ve eskiden göremedikleri bir anda önünde beliriyor. Belki de sadece bir şeyler hissetmek için birini sevdiğini düşünmüş olabilir mi? Düşünceleri tam belirirken yaylıların keskin inişi ile sizin de bu durumu sorgulamanız çok olası.

Albümün sonlarına doğru gelen Impasse ve Tonight ise genel bütüne göre daha ağır ve yoğun kayıtlar. Angel Olsen’ın kendi hikayesini tamamlamak için bu şarkılara yer vermesinin gerekli olduğunu tahmin edebiliyorum; ancak bir yandan da dinleyicilerin bu anların bir parçası olmalarının ne kadar gerekli olduğunu sorguluyorum. Dinledikçe daha da güzelleşmeleri ve sizi içine çekmelerinin yanı sıra kırılganlıkları ile şarkıların ilk dinleyişinde dinleyicide yorgunluk oluşması çok olası. Kapanışa doğru ise önceki albümleri anımsatan Summer ve kapanışın soundtrack şarkılarını anımsatan zengin melodi Chance ile karşılaşıyorsunuz. Buraya kadar geldiyseniz zaten bu yorgunluğu bir kenara bırakıp Angel’ın yanında yürümeyi kabul etmişsinizdir.

All Mirrors albümünün bu senenin en iyi albümlerinden biri ve hatta Angel Olsen’ın en iyi albümü olduğuna dair yazılar ile karşılaşıyorum birkaç gündür. Angel Olsen’ın kariyerinde hâlâ daha ivmeyi yavaşlatmadığının kanıtı olduğunu söyleyebilirim. Ancak bundan seneler sonra diskografisi içinde özel olarak hatırlanacak bir köşe taşı olarak yer alacağından o kadar da emin olduğumu söyleyemem. All Mirrors, ortasında bulunduğu bir yolculukta bir sanatçının uğraması gereken bir durak gibi; ancak yolculuğun nerede sonuçlanacağına işaret ettiğini düşünmüyorum. Bir gün daha iyisi ile karşılaşabiliriz. Ama sonra kim bilir? Gelecek de geçmişin bir tekrarı değil midir?