İNCELEME: TAME IMPALA – THE SLOW RUSH

Tame Impala’nın Kevin Parker’ı 2010’ların belki de en büyük başarı hikayelerinden. Artık içine dönük, odasında kendi başına müzik yapan dahilerin hikayeleri sıradanlaşsa bile bazılarının ortaya koydukları işin ne kadar güzel ve farklı olduğunu yadsıyabilir miyiz?

Kevin Parker’ın bu kadar sevilmesini ve popülerleşmesini sağlayan, dinleyicilerine dans müziğinde kendilerine ait bir parça bulmalarını sağlamasıydı. Şimdi ise 2015 tarihli Currents ile zirveyi gören Avustralyalı müzisyen için dördüncü albüm ile yepyeni bir dönem başlıyor. Kevin Parker’ı dahi yapan yanı saykodelik dans tınılarının ardına serpiştirdiği şair becerilerinden ziyade müziğinin altında yatan kusursuz kurgusu ve prodüksiyonu. Bir Tame Impala şarkısının her bir bileşeninin mükemmel bir bütünü oluşturduğunu söyleyebiliriz. Tam da bu sebeple yeni albüm The Slow Rush için 5 sene bekledik. Albümden gelen ilk sesler albümün güçlü bir şekilde geldiğinin sinyallerini veriyordu. The Slow Rush çoktan hazırdı bu dönemlerde; ancak Kevin Parker için mükemmel olması gerekiyordu, bu nedenle stüdyo günleri daha da uzadı.

Şimdi The Slow Rush’a kavuştuğumuza göre albümün mükemmel olduğunu söyleyebilir miyiz? Klasik Kevin Parker titizliğiyle dokunmuş detayları ve kusursuz prodüksiyonu ile tipik bir Tame Impala albümü ile karşı karşıyayız. Önceki albümlerin aksine daha yumuşak ve derin tınılar baş gösteriyor. Büyük festivallerin önde gelen isimlerinden olmak, Kanye West iş birliği ve Rihanna cover’ı derken Kevin Parker’ın daha popüler malzemeli şarkılar ile dönmesini bekleyenlerden misiniz? Tam aksine Avustralyalı müzisyen yaşlanmanın getirdiği ağırlık ve zaman kavramının soyutluğu altında ezilirken tempoyu yavaşlatıyor. Vefat eden babasının yokluğu (Posthomous Forgiveness) ve evlenmiş olmasının hayatına getirdiği yenilikler (One More Year) Kevin Parker’ı zamanı daha verimli kullanmaya zorluyor. Bir noktada onunla birlikte bu uzun yolculuğun neresinde olduğunuzu sorguluyorsunuz.

Bir Tame Impala albümünün şarkılarının incelemesini yapmak yersiz, çünkü Kevin Parker’ın şarkıları her daim kendi adına konuşabilir. Albümden gelen ilk şarkıların uzunçaların en güçlü kayıtlarını olduğunu söyleyebilirim. Ancak geride kalanlar da sadece albümü doldurma amacıyla konulmuş şarkılardan ziyade kendi hikayeleri olan kayıtlar. The Slow Rush ile ilgili tek hayal kırıklığına uğratan detay, önceki Tame Impala albümlerine kıyasla dinleyicilere yenilikçi hiçbir şey sunmaması. Aynı romanın farklı bir bölümünü okurken kendinizi buluyorsunuz. Önceleri tüm dikkatinizi vererek içine gömüldüğünüz hikaye, kendi düşüncelerinizde boğuşurken sırf okumaya devam etmek için gerçekleştirdiğiniz bir eyleme dönüşüyor. Kitaba gerçekten hakkını vererek devam eden sadece gerçek hayranları oluyor.

Currents’ın başarısından sonra The Slow Rush bir olgunluk albümü. Tek umudum olgunluk dönemlerinin ardından gelen düşüşün Kevin Parker’ı es geçmesi. Ama sonra kusursuz bir şekilde icra edilmeye çalışılan müzik değerini yitirebilir mi ki?