RÖPORTAJ: DEENA ABDELWAHED

Deena Abdelwahed’in ilk albümü Khonnar’ı geçtiğimiz yılın sonlarında keşfedip çok etkilenmiştim. Tunus asıllı prodüktörün albümünde modern techno, oryantal melodiler ve Arapça vokaller oldukça deneysel bir zeminde buluşuyor ve ortaya yoğun ve politik olduğu kadar da dans edilesi dokuz şarkı çıkıyor. Bu eşsiz albüm hakkında zaten bir yazı yazmayı düşünüyordum ki Sonar İstanbul’un programı açıklandı. Deena Abdelwahed’in ismini görünce “mutlaka röportaj yapmalıyız” dedim ve kısa da olsa kendisiyle konuşma fırsatı yakaladık. Zorlu PSM’de gerçekleşecek olan Sonar’a gidiyorsanız Abdelwahed’in cumartesi gecesi 23:30’da gerçekleştireceği ve temelini Khonnar’ın oluşturacağı canlı performansını kesinlikle yakalayın derim.

Merhaba. Öncelikle nasılsın, nasıl gidiyor?

Merhaba! Her şey gayet iyi gidiyor. Çevremdekilerin programlarına ayak uydurabilmek ve bir makineye dönüşmeden deadline’lara uymak için elimden geleni yapıyorum.

Doğrusu senin albümünü dinlediğimden beri Tunus sahnesi ve genel olarak Kuzey Afrika sahnesi hakkında daha çok araştırma yapar oldum. Bölgenin öncü isimlerinden birisin şu an ve bunu müziğinde de yansıttığını düşünüyorum. Bu konu hakkında ne dersin? Ayrıca bize biraz Tunus’taki yer altı sahnesinden bahsedebilir misin?

Mağrip’in elektronik müzik sahnesinin fazlasıyla yerel olduğunu söyleyebilirim. Her şey o anda, kısa bir süre içerisinde gerçekleşiyor. Tunus’taki kültürel girişimler pek de uzun soluklu olmuyor. Bense ileriyi düşünenlerden biriyim, evet. Sorunun ikinci kısmına gelirsek, ben Tunus’tan ayrılalı üç yıl kadar oluyor. O yüzden sahnenin evrimi hakkında konuşmam pek doğru olmaz.

Khonnar’da hepimizin ilk dikkatini çeken şarkı Tawa idi. Hiç şüphesiz ki şarkıdaki ezgilerin ve kültürel yakınlığımızın etkisi var bunda. Bu tür seslere pek de aşina olmayan Batılı dinleyiciden nasıl tepkiler alıyorsun?

Batılı dinleyicilerin artık Arap/Türk ezgilerine çok da yabancı olmadıklarını düşünüyorum. Hatta Tawa, (Tunus Arapçasında “şimdi” demek) Batılıların ve/veya Batı kültürünün bizim ülkelerimizin (Kuzey Afrika ülkeleri, Türkiye vs.) gençlerinin senin “kültürel yakınlık” dediğin şeye dair algılarını nasıl etkilediğine dair ironik bir gönderme.

Khonnar’ın albüm kapağı inanılmaz büyüleyici. Müziğinin olduğu gibi bu kapağın da oldukça politik bir yanı olduğunu hissedebiliyorum. Bir de sen anlatabilir misin bize kapağı?

Plak şirketim olan Infiné, yünden maskeler üreten müthiş bir sanatçı buldu. Ona bir e-posta yollayıp “acaba hiddeti ve çaresizliği gizleyen abartılı bir maske yapabilir misin” diye sordum. Tüm ülkelerin politikacılarının ve hükümetlerinin bu konuda çok başarılı olduğunu düşünüyorum (keza anne ve babamın da).

Ülken için bir elçi görevi görmen ve şarkılarında daha politik olman gerektiğine dair bir baskı hissediyor musun üzerinde? Bunu soruyorum çünkü Batılı dinleyicinin hem Türkiye’den hem de Arap ülkelerinden çıkan müzisyenlere dair böyle bir beklentisinin olduğunu gözlemliyorum.

Bu “elçilik” olayını sevmiyorum, hiçbir zaman da öyleymişim gibi davranmadım. Kendimi “yalnız bir kurt” olarak görüyorum ve doğrusu halime üzülmüyor da değilim. Şarkılarımda Tunus ve Mısır Arapçası sözlere yer veriyorum. Doğrusu niyetim doğrudan Arapça konuşan dinleyiciye hitap etmek. Önceliğim ise müzikalite ve yaratıcılık.

Çok klişe bir soru ama yaptığın müziğin özgünlüğünü göz önünde bulundurunca sormadan olmaz: İlham aldığın müzisyenler kimler?

El Mahdy Jr, Aisha Devi, Musligauze, Meksikalı NAAFI kolektifi ve bunların yanı sıra Goon Club Allstars, Principe, Night Slugs, UIQ plak şirketleri şu an aklıma gelenler.

Son olarak, Sonar İstanbul performansın için söylemek istediklerin var mı? Vokal de olacak mı?

İstanbullulara Khonnar Live’ı sunacağım için çok heyecanlıyım! Dediğin gibi şarkı da söyleyeceğim ve albümün daha geniş bir halini sunacağım; yani şunu kast ediyorum, albümü baştan sona çalıp “samimi bir dinleme deneyimi” yaşatmaktan öteye geçebilmek adına şarkılara başka boyutlar kazandıracağım.