RÖPORTAJ: HIDDEN ORCHESTRA

Joe Acheson’ın solo projesi Hidden Orchestra bir kez daha, bu kez yepyeni parçalarla İstanbul’da. Bu akşam, Salon sahnesindeki ilk performansını sergileyecek olan Joe Acheson’a Hidden Orchestra hakkındaki sorularımızı yönelttik.

Nasılsınız? Turne nasıl gidiyor?

Çok teşekkürler! Turne henüz yeni başladı. Umarım çok güzel olacak.

Hidden Orchestra nasıl oluştu? Canlı performanslarınızda aranızdaki bu uyumu nasıl yakaladınız?

Sözleri stüdyomda kendim yazıyorum. Genç yaştan beri üretim sürecine hakimim. The Hidden Orchestra farklı ve çeşitli etkilerle ve hayatım boyunca iç içe olduğum seslerle oluştu. Tahminimce bu kulağa uyumlu geliyor çünkü The Hidden Orchestra tek bir kişi tarafından yazılıyor ve üretiliyor. Konu canlı performanslara geldiğinde, kendi başıma çalmak istemedim. Bu yüzden Poppy ve Tim’i davet ettim yardıma. O sırada başka bir grupta çalıyorduk. Günün sonunda bir bateriste ihtiyacımız olduğuna karar verdik ve Jamie’yi çağırdık ve 4 kişili kemik kadroyu oluşturduk. Sonrasında canlı performanslarda ekip, geçici olarak gelen müzisyenlerle çoğaldı.

Yeni albümünüz Reorchestrations’ı bir de sizden dinleyelim. Bu albüm nasıl bir albüm? Albümü nasıl tanımlarsınız? Albümün bir hissiyatı olsaydı bu hissi nasıl açıklardınız?

2010’dan beri her sene karışık ve geniş bir spektrumda tarzları olan şarkılardan oluşan bir tane mixtape çıkarıyorum. Şarkılarıma davul, bas, orkestral dokular gibi ekstra eklemeler yapmak da çok hoşuma gidiyor. Bu sayede iş birlikleri yapmaya ve başka müzisyenlerle çalışmaya yönelmiş oldum ve ortaya güzel bir albüme dönüşen kendi içinde tutarlı birkaç şarkı çıktı. Bu albümü yaparken veya herhangi bir şarkı yazarken dinleyicilerin ne hissedeceğini düşünmemeye çalışıyorum, bunu düşünmek dikkatimi dağıtıp sorunların başlamasına neden oluyor, en iyi işlerimi sadece kendi hoşuma gittiği için yaptığımda ortaya çıkartıyorum.

Bir çok türü bir araya getirmekte tereddüt etmiyorsunuz. Aslında yaptığınız müzik bu. Bunu daha da çeşitlendirmeyi düşündünüz mü?

Müzik konusunda hiç özel bir zevkim olması, birbirinden çok farklı bir sürü tarza ilgi duyuyorum bu yüzden pek janra bazında düşünmüyorum müzik hakkında. Yani bence bu tip bir füzyon benim için çok normal. Çok insanın da müzik dinlerken janraları dikkate aldığını zannetmiyorum, sadece sevdiğin müzikleri kategorize etmeye yönelik ufak bir yardımı oluyor bu tip şeylerin. Ek olarak farklı tarzlara ulaşmak çok kolaylaştı ve dolayısıyla artık hepimiz çok daha açık fikirliyiz bu konuda, müzik dinlerken bu hangi tarz diye değil de acaba bunu sevdim mi diye düşünüyoruz. Bu benim müziğime yaklaşılmasını tercih edeceğim bakış açısı.

Bu müziği icra ederken kimlerden etkileniyorsunuz?

Detaylara dikkat ederek, büyük bir titizlikle çalışan insanlardan etkileniyorum. Şefler ve yazarlardan sıkça ilham aldığım oluyor. Doğanın sesleri ve diğer müzisyenlerden de aynı şekilde etkileniyorum tabii.

Albüm sürecine geri dönmek istiyorum. Albüm yayınlamak için uzun süre üzerinde çalışıyorsunuz. Reorchestrations sürecinde neler yaşandı? Tam olarak ne zaman bu albümü yayınlayabiliriz dediniz?

Bir şeylerin yayınlanmaya hazır olup olmadığı konusunda hiçbir zaman tam olarak emin olamıyorum ama bir noktada sınır çizip artık hazır diyebilmem de gerekiyor. Ama eğer kigerçekten mükemmel bir şey yaptığıma inandıysam da hiçbir sınırlamaya ihtiyacım olmadan durduğum olabiliyor. Genelde yaptığım şeyleri defalarca dinleyip notlar alırım, daha sonra artık karar vermemin gerektiği bir noktaya ulaştığımda da bunları gözden geçirip bir sonuca ulaşmaya çalışırım. Ama sanırım artık bir fikir iyi midir ya da bir şarkıyı daha iyi hale getirebilir miyim diye ayırt edebildiğim noktaya çok uzağım.

Hidden Orchestra dinleyicilerini bundan sonra ne bekliyor? Siz ne bekliyorsunuz? Gelecekte ne gibi projeleriniz olacak?

Şu sıralar üzerinde çalıştığım yeni bir şeyler var ama bunun yanı sıra tamamen yeni pojeler ve sipariş üzerine yaptığım işler var – tamamen doğal seslerden oluşan müzik, bazı radyo belgeselleri, bir oyun soundtrack’i… Kullanıcılardan bir beklentim yok – yalnızca yaptığım şeylerden keyif almaya devam etmelerini umuyorum, bu her zaman şaşırtıcı bir şey ve aslınad hiçbir zaman garantisi yok.

Salon’a ikinci gelişiniz. Bu süreçte değişen ne oldu? Bu konser için nasıl hissediyorsunuz?

Asında daha önce burada çalamadık. 8 ay önce gelmemiz gerekiyordu ama Sırbistan’da ciddi bir trafik kazası geçirdik ve turnenin kalanını iptal etmemiz gerekti. Daha önce 2 kez Babylon’da bir kez de Nublu’da çaldık. Bu İstanbul’da canlı görseller kullanarak sergilediğimiz ilk performans olacak – aynı zamanda pek çok yeni parça ve yeni düzenlemeyi de çalacağız.