RÖPORTAJ: THE NOTWIST

Cumartesi ve Pazar akşamı Salon IKSV’de verecekleri konserler öncesinde The Notwist’le geçmiş ve gelecek projeleri, daha önceki İstanbul konserleri hakkında konuşma fırsatı bulduk. Buyurun:

Nasılsınız? Bir süredir turnedesiniz, nasıl gidiyor?

Teşekkür ederiz, çok iyiyiz! Turne iyi gidiyor, konserlerimize gelen insanlar da duyduklarından aynı şekilde hoşlanıyor diye düşünüyoruz. Umarız öyledir.

Soundtrack albümünüzü saymazsak iki albümünüzün arasında 6 yıl gibi bir süre var. Sizin albüm yapma sıklığınızı düşününce biraz uzun, bu süreç içinde neler yaptınız?

Çok fazla konser verdik; filmler, tiyatro oyunları, radyo programları için şarkılar yaptık (bunların bir kısmı son albümümüz The Messier Objects’te kullanıldı); başka gruplarla da çalmaya, konser vermeye ve yeni şeyler kaydetmeye devam ettik.

Bahsettiğimiz 6 senelik ara ve Close to the Glass albümünün ardından, The Messier Objects’i yayınladınız, bu albüm nasıl gelişti?

Gruptan ayrı, ek olarak yaptığımız müziklerden derleyerek oluşturduk bu albümü. Daha önceki soundtrack albümlerimize göre daha farklı ve deneysel bir tarz yakalamak istedik.

Neredeyse her albümünüzde farklı bir tarz deniyor olmanızdan anladığımız kadarıyla ilgilenmediğiniz bir tarz yok, bir sonraki projenizde dinleyicilerinizin karşısına neyle çıkacağınıza nasıl karar veriyorsunuz? Yeni tarzınız nasıl şekilleniyor? Bu süreçte fikir uyuşmazlıkları yaşıyor musunuz?

Biz bütün müzik türlerinin sıkı takipçileriyiz. Bir seyler kaydetmeye başlamadan önce karar vermiyoruz, kayıt sürecinde kendiliğinden ortaya çıkıyor. Genellikle yapım sürecinde dinlediğimiz müzikler ve bunlarla birlikte oluşan fikirlerin, müziğimize katmak istediğimiz diğer elementlerin bütünleşmesi sonucu şekilleniyor müziğimiz.
Tabii ki fikir ayrılıkları oluyor aramızda ama her seferinde herkesi memnun eden bir çözüme ulaşıyoruz.

Soundtrack yapmak hakkında ne düşünüyorsunuz? Sözsüz müzik yapmak kısıtlayıcı mı sizce? Yakın zamanda yeni soundrack çalışmalarınızla karşılaşacak mıyız?

Alışılagelmiş şarkı formatında olmayan şarkılar yapmayı çok seviyoruz. Bu açıdan bakınca sözsüz müzik yaparken daha özgür hissediyoruz. Yakın zamanda bir televizyon filminin soundtrack’i üzerinde çalıştık.

Birçok yan grubunuz da var, bu gruplardaki çalışmalarınızın The Notwist’e bir katkısı oluyor mu?

Diğer bütün gruplarımız da kendine özgü bir fikir ve konsept üzerine kuruldu, bu yüzden müzikal anlamda hepsini birbirinden ayrı tutmaya çalışıyoruz. Ama tabii ki müzik zevkimizi değiştirmemiz mümkün olmadığı için birbirlerine az da olsa etkileri oluyor.

Daha önce iki defa İstanbul’da konser verdiniz, bu tecrübelerinizden edindiğiniz izlenimler nasıldı?

Harika bir deneyimdi! Şehrin insanlarını, enerjisini, kültürünü ve tabii ki yemeklerini çok sevdik.

Salon IKSV’deki konserlerinizden beklentileriniz neler? Ya da biz neler beklemeliyiz, konserden önce dinleyicilerinize söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Umarız ki İstanbul’da verdiğimiz önceki konserler kadar harika iyi geçer.