RÖPORTAJ: THE RİNGO JETS
Lale: Aslında bu iki yıllık süreçte sizin duymadığınız çok fazla kayıt yaptık. Gittiğimiz her yerde; Almanya’da, Milano’da, nereyi bulursak orada albüm kaydettik. İstanbul’da 10 saatte 22 parça kaydettiğimiz bir albüm var; köşede duruyor. Ama tabi ki Milano’da olan ilk olarak yayınlanacak. Barcelona’dan sonra Fransa’ya gidiyoruz; orada da kayıt yapacağız. Tabi ki şimdiye kadar, en ciddi kaydımız Milano’daki oldu. 10 günlük bir süreç içerisinde Officine Meccaniche’de kayıtları yaptık. Her şey gayet güzeldi.
.
Buse: Ben gözlerimi kapatarak dinledim çünkü çok güçlü bir müzik. Herkesin de karşısında durup dinleyebileceği bir müzik değil. Onun moduna girmek ve aslında sevmek, içselleştirebilmek gerekiyor. Bir süre sonra dayak yemiş gibi oluyorsun.
Lale: Zaten İstanbul’da yaşamak insanı çoğu zaman sinirlendiriyor ve bu çaldığım müziği tabi ki etkiliyor. En azından ben sinirlendikçe abanıyorum, bunu söyleyeyim!
.
Tarkan: İstanbul’da yaşamaktan da öte dediğimiz gibi sert grupları dinlemeyi seviyoruz. Ama sadece hard-rock, metal ya da rock’n roll dinlemiyoruz. Stevie Wonder’dan MC5’a veya reggae, jazz ve başka çeşitli birçok türde dinlediğimiz isimler oluyor, çaldığımız müziğe yansımasa da. Birçok türden besleniyoruz, bilinçaltımızda farklı şeyler var ve onların ürünleri bu şekilde ortaya çıkıyor. Bir de çok yeni bir grup The Ringo Jets. Sonuçta iki senedir bir arada çalıyoruz ve zamanla değişim olur mu; hakkında bir şey söylemek zor. Ama bizim ortak dinlediklerimiz belli: The Beatles, The Who, Led Zeppelin, Deep Purple, Mountain, Blue Cheer, MC5, The Stooges, Black Flag, The White Stripes.
.
Deniz Ö: Aynen, sahnede Jack White yoktu ama sanki oradaydı. Gitar çalışlarınızda bir anda Metallica vardı, bir anda The Beatles ya da The White Stripes.
Buse: Hayatta da böyle enerjik misiniz?
.
Lale: Hayır. (Gülüşmeler). Eğer Facebook sayfasına baktıysanız Deniz’in 20 çeşit uyurken çekilmiş fotoğrafını görebilirsiniz.
.
Deniz: Ölü bir adamım aslında.
.
Lale: Deniz stand-by’da takılıyor geri kalan vaktinde.
.
Buse: Sanatçı kişiliğinizi oluşturuyor belki bu durum da. Normalde gayet sakin olan kişilikleriniz asıl sahnede kendini bulabiliyor. Bu sizi güçlendiriyor ve belki de enerji veriyor.
.
Lale: Aslında evet, bir yandan da yansıması oluyor.
.
Deniz: Eğer istediğini yapabiliyorsan, bangır bangır dediğimiz, o zaman sahne gerçekten bambaşka bir şey oluyor. Niye kalan vaktimde stand-by’dayım? Çünkü sahne dışında olan hayat sıkıcı! Okula gidiyorum, dört saat yol çekiyorum her gün. Niye ve nasıl enerjik kalayım ki?! (gülüşmeler)
.
Buse: Müziğiniz aynı zamanda samimi geliyor. Samimiyetinizi sahnede de yansıtabiliyorsunuz.
.
Tarkan: Öyle yansıyorsa ne güzel!
.
Lale: Size de öyle tınlıyorsa ne kadar güzel, demek ki arada bir kesinti olmuyor.
.
Buse: Bu arada ben albüme yeniden dönmek istiyorum. Bir sürü isimle çalıştınız. Sürprizler ve olaylar, olaylar…
.
Lale: Açıkçası albümün o kadar içinde olduğumuzdan dışarıdan bir göz gibi bunu böyle yaptık, şuraya şunu ekledik diyemiyoruz. Şöyle ki, iki tane konuğumuz var; Perküsyonda Mauro Refosco (Red Hot Chili Peppers, Radiohead, Thom Yorke) ve Klavyede Enrico Gabrielli (John Parish, Mariposa, Afterhours). Canlı kaydedildiğini söyleyebilirim ve çok garip bir albüm olduğunu söyleyebilirim. Parçalar zaten garipti, albümün de garip olacağını tahmin ediyorduk, albüm elimize mastering’den geldiğinde iyice bir garip oldu. O yüzden albüme daha da garip bir kapak seçtik. Dolayısıyla ortalıkta biraz ucube bir durum söz konusu.
.
Buse: Garip derken beklemediğiniz veya hoşunuza gitmeyen bir durum mu bu?
.
Deniz: Beklemeyip iyi yönde şaşırdığımız bir sonuçla karşılaştık.
.
Lale: İyi yönde bir gariplik tam olarak. Uzay boşluğunda tınlarmış gibi çıktı albüm. Bayağı ağır bir albüm oldu. İzlemesi ne kadar ağırsa dinlemesi de bir hayli ağır bir albüm oldu.
.
Buse: Albüme nasıl ulaşabiliyoruz?
.
Lale: Bu ay sonuna kadar iTunes’a çıkmış olur. Lansmanı biraz erken yapmış olduk. Bürokratik engellerden dolayı iTunes’da şu an yayınlanamıyor. Bir de plak olarak yayınlanacak. Belki CD formatında da basılır ancak ana satış alanları plak ve iTunes olacak. Avrupa’da da sonbahara doğru yayınlanacak. Yayınlanma süreci orada daha çabuk ilerler diye tahmin ediyoruz.
.
Buse: Radio Moscow ve Kill It Kid ile turneleme haberlerine rastladım. Yakın zamanda TRJ’nin planları arasında yer alıyor mu? Yeni projeleriniz neler?
.
Lale: Böyle haberler var ancak hiç biri henüz kesin değil. Hatta buna Calibro 35’da dahil. Ne zaman geri dönüşler olur ve beraber bir tarih belirlenir şu an biz de bilmiyoruz.
.
Buse: Aslında şu an Primavera Festivali başlı başına bir haber! Nasıl oldu ve neler olacak dersiniz?
.
Lale: Avrupa’nın en büyük Showcase festivallerinden birine gidiyoruz. Açıkçası neler olacak biz de merak içerisindeyiz. Türkiye’de ne yazık ki bir Showcase festivali yok. Dünyada ise alternatif sahne konserleri Showcase festivalleri üzerinden ilerliyor. Gruplar sahne çıkıyor ve merhaba, bende şu grubum diye kendini tanıtıyor. Öncelikle bu festivallere başvuruyorsunuz Onların yıllardır bu işlerle ilgilenen ekibi sizin festivalde sahne alıp almayacağınıza karar veriyor. Alternatif sahneye çıkacak 10-15 adet grup seçiyorlar. Başvuru doğrultusunda bu seçilen gruplardan biri de The Ringo Jets ve Türkiye’den Primavera’ya seçilen ilk grup olduk.
.
Buse: Evet, ufak bir tarama yaptım Primavera’da sahne alan gruplar adına. Sizin adınıza defalarca sevindim diyebilirim.
.
Lale: Teşekkürler. Biz daha henüz durumu kavrayamadığımız için, seviniyoruz ama sevindiğimizin bile farkında değiliz sanırım.
.
Buse: Primavera’nın ardından nerelerde dinleyeceğiz The Ringo Jets’i?
.
Deniz: 1 Haziran Eskişehir Peyote’de Club Bangkok’la birlikte, 15 Haziran İstanbul Peyote’de The Ringo Jets konseri olacak. Aslında Primavera sonrası Fransa’da DCShoes’un tüm Avrupa’daki başkanlıklarının toplantı aldığı bir organizasyonda sahne alıyor olacağız ve Fransa’da da stüdyoya giriyoruz. Ardından da 22 Haziran’da One Love Festival’de alternatif sahnede çalıyoruz.
.
Buse: Öyleyse şimdiden vitamin takviyesi; bol bol C vitamini öneriyorum.
.
Lale: Aynen!.