RÖPORTAJ: YÜZYÜZEYKEN KONUŞURUZ
”Çay”lı röportajda çay meselesinden popülerleşen müziklerine, albüm sürecinden aslında yapmak istediklerine, Kadıköy Sound‘una ve en önemlisi kendilerine dair sormadığımız soru kalmadı. Uzun uzun sohbet ettik, tanıştık ve Yüzyüzeyken Konuşuruz‘u daha da sevdik.
Henüz bilmediğinize emin olduğumuz yönleriyle buyrun, Yüzyüzeyken Konuşuruz:
Buse: Yüzyüzeyken Konuşuruz nasıl başladı, neler oldu? Şöyle bir iki milyonuncu kez anlatabilir misiniz?
Buse: Aslında anlatsanız ne güzel olur.
Kaan: Proje olarak düşündüğümüz proje için arkadaşla internette konuşuyorduk. Bir grup ismi arıyorduk. Bir iki saat şu olsun, bu olsun diye kafa patlattıktan sonra onra “Aman neyse, Yüzyüzeyken Konuşuruz boşver.” dedik. Öyle de kaldı. Ondan sonra bir buçuk sene tek başıma çalıp kaydetmeye, paylaşmaya devam ettim. Bu süreden sonra bir grup kurduk, arkadaşlar geldiler çaldılar. Sonra o ekiple de bir yılı aşkın bir süre çaldık. Sonra o düzen de dağıldı ve Enginlerle beraber bu albüm kadrosu oluştu. Stüdyoya girdik ve Evdekilere Selam albümünü hazırladık.
Buse: O yüzden o ilk çektiğin videolarda neredeyse sadece seni görüyoruz.
Kaan: Evet, o zaman bir grup değildik. Ben vardım bir de proje vardı. Projenin şarkılarıydı onlar.
Buse: Aslında Yüzyüzeyken Konuşuruz’un altında baya felsefe aramıştım. Çünkü sosyal medyaya çok bağlı olan hayatlarımıza dem vuruyor; yüz yüze iken konuşalım, sosyal medya üzerinden konuşmayalım gibi… Samimiyet, içtenlik ve benzeri duygularla yoğrulmuş bir felsefe…
Kaan: Kim ne mesajı almak isterse alabilir ama bizim illaki şu mesajı dayatalım gibi bir fikrimiz olmadı.Biz de şikayetçiyiz aynı şeylerden. O felsefe bizim için de geçerli ama grubun ismi o amaçla konulmadı, bir amaç yoktu yani. İnsanlar istediği mesajı alabilir, alıyorlar da zaten. Benim hiç aklıma hayalime gelmeyecek şeyler söyleniyor bu grupla ilgili. Gerçekten çoğu şeyle alakası bile yok. Sadece isim.
Buse: Peki grubun bir derdi var mıydı ilk başta, bir tavrı veya bir çıkış amacı?
Kaan: Tamamen kişiseldi. Çok sıkıntılar yaşıyordum. İnsanlarla çok konuşmuyordum.İletişim problemleri yaşıyordum. O yüzden şarkılar bir kaçış oldu. Derdimi daha iyi anlatabilmem için bir kapı açıldı, onu kullandım.
Buse: Peki bu kişisel başlangıcın bu noktaya geleceğini hiç düşündün mü? Zira senin yaşadıkların da bir çok insanla paylaşılabilir halde.
Kaan: Düşünmemiştim ama çok da yadırgamadım çünkü bir anda patlama olmadı. 3 yıl içinde yavaş yavaş, her gün yeni insanların keşfetmesiyle bu duruma geldi. Eğer iki günde binlerce tıklanan bir grup olsaydık ben de “Dur şimdi, n’oluyoruz ?” derdim ama uzun zaman içinde olduğu için alışma sürecimiz de oldu. Hiç böyle bir şeyler oldu da biz ne olduk tribine girmedik çünkü bu süreçte her şeyin farkındaydık. Balon sistemi değildi yani. Çok yavaş bir şekilde ilerledi her şey.
Burak: Projeye başlamadan önce de sanırım Tumblr gibi sosyal paylaşım sitelerinde yazıyordun.
Kaan: Tumblr da yazmıyordum, Blogspot’ta yazıyordum. Blog kültüründen geliyorum, edebiyatla uğraştığım zamanlar oldu. Sonra Yüzyüzeyken Konuşuruz’u kurunca da bir internet sitesi açmam gerekti. İnternet sitesi açmanın o ince ayrıntılarını bilmiyordum. Çevremde de o işlerden anlayan grafik tasarımcı arkadaşım yoktu. En kolay şekilde bir şey yapmayı düşündüm. O da tumblr üzerinden bir sayfa satın alıp onu internet sitesi olarak kullanmaktı. Ama o da yanlış anlaşıldı, tumblr kızlarına yönelik bir hamleymiş gibi oldu. Öyle bir şey yok, sadece siteye ihtiyacımız vardı. (gülüşmeler)
Buse: Çünkü ellerinin altında internet var ve dolayısıyla talepleri veya değil her şeye ulaşımları çok kolay. Bir arkadaşlarının bir şey paylaşması, onların da gruplardan haberdar olmasına yardımcı oluyor.
Buse: Canlı örnek. (gülüşmeler)
Kaan: Peki sen şikayet ediyor musun liseliler dinliyor diye?
.
Engin: Yapan taraf olup da böyle oturup kendimizi izleyince komik şeyler de görüyoruz. Çok komik bence. Çatışma kısmı çok komik.(gülüşmeler)
.
Buse: Bu durum biraz alternatif sahnede de var belki de. Yani demek istediğim müziği Taksim, Kadıköy ve janralar arası ayırmak gibi. Siz de mesela işin Peyote çatısı değil de daha çok Kadıköy kısmında gibi görünüyorsunuz.
.
Kaan: O taraftan da değiliz aslında. Lokasyoncu değiliz. Sadece müzik yapıyoruz. Şöyle açıklayabiliriz: Ben edebiyatçıyım, Engin müzisyen. Bu güçleri birleştirince çok acayip şeyler çıkıyor ortaya. Bir lokasyona indirgemeye gerek yok bunu. Aslında bizi en çok sevmeyen insanlar Kadıköy’de yaşıyorlar. O yüzden bizim Kadıköy’de bir grup olmamız çok zor. Orada bizi dışarı itiyorlar, denize döküyorlar.
.
Buse: Daha önce böyle bir yorum veya açıklamaya rastlamamıştım. Neden böyle düşünüyorsun?
Buse: Aslında sizden Kadıköy Sound’u tanımlamanızı isteyecektim. Çünkü sizin için yazılan tüm bilgilerde, adeta bir hashtag olarak Kadıköy Sound var.
Buse: Öyleyse Kadıköy Sound’u unutuyor, yarın bir gün Yüzyüzeyken Konuşuruz’u bir janra ile anmak istediğimizde psychedelic rock diyoruz.
.
Engin: Onu yarıda kalmış, tamamlanamamış, hakkını görmemiş bir dönem olarak gördüğümüz için biz de bunu devam ettirmek istiyoruz.
Kaan: Tabi, zaten çok uğraştık. İki ara yüz değiştirdi Yüzyüzeyken Konuşuruz. En başında yalnızdım, sonra bazı arkadaşlarım geldi. Onlarla bir sene çaldık olmadı. Onlarla da ayrılmak zorunda kaldık. Bayağı bir uğraştık bir sound çıkartabilmek için ve son formunu aldı grup. Çünkü baktığımızda şarkılar ne kadar güzel olursa olsun, canlı performanslarda insanlara bir sound verilmesi gerekiyor.İnsanların o sound ile tatmin olması gerekiyor. Mesela canlı performanslarımız çok kötü olduğu için ilk konserlerimizde hep eleştirildik.Ama kötüydü gerçekten, yapamıyorduk. Evde kaydedilmiş şarkıları aynı şekilde konserlerde sunamıyorduk dinleyicilere. Bunun üzerine çalıştık ve albümle beraber bir sound çıkardık ortaya. Artık konserlerde de o sound üzerinden çalıyoruz. Bunda Engin’in de çok büyük etkisi oldu, Burak’ın da. Burak basçımız, aynı zamanda yapımcımız. Bobrock kendisi. (gülüşmeler)
Engin: Çok oturup düşünmedim açıkçası. Çok araştıran, çok müzik dinleyen bir insan değilim bu da öz eleştiri olsun. Ben tanıdıktan sonra içine girmeye başladım gerek sound gerek atmosfer olarak. Güzel oldu sanırım, ben öyle düşünüyorum. Kendi açımdan bakıp yorum yapmam, ama bunda yapayım.
.
.
Engin: Benim egomla alakalı olabilir, seni bilmiyorum ama.(gülüşmeler)
.
Kaan: Aynen öyle. Ama önümüzde 5 yıllık bir albüm projesi var. 5 yılda 5 albüm çıkartacağız. O 5 albümün içinde de eski şarkıların hepsini her birine üçer tane şarkı koyarak tamamlamayı düşünüyoruz. Ama genel olarak bundan sonraki albümlerin hepsi yeni şarkılardan oluşacak. Kimsenin dinlemediği şarkılar olacak. Ben öyle bir stratejik hata yapıyorum. Şarkıyı yayınlamadan önce şarkıyı kendi evimde demo olarak kaydedip kendi Soundcloud hesabımdan paylaşıyorum. İnsanlar dinliyor. Ondan sonra albümde dinleyince beğenmiyorlar. Bu hatayı yapmayacağım artık. Belki yine eleştirecekler ama olsun.
.
Kaan:O isim biraz geyikti. Daha önce hiç o kadar aşk kokan şarkılar yapmamıştık. O yüzden ismini öyle olsun dedik. Aşk şarkıları yazdık aptal gibi, kesin utanırız diye. Şarkılardan utanmıyoruz. Sadece sıkıldık. Nick Cave’de aşk şarkısı yapıyor. Aşk şarkısı yapan adam illa Halil Sezai gibi mi olacak yani.
.
.
.
Kaan: Albümle birlikte bazı formaliteler oluştu hayatımızda. Bir kısmı da samimiyetten uzak. Bunları gören insanlar da ‘’Ünlü oldular ve tavırları değişti.’’ yorumunda bulunabiliyor. Aslında öyle bir şey yok. Sürecin büyük kısmı formalite. Bir konserde güzel giyinmek ve güzel fotoğraflar çekilmek, bir albümün getirdiği formalitelerden… Albümü yayınladık diye bu kadar üzerimize gelinmesinin bir manası yok! Albüm sadece bir kartvizit. Belki tamam, endüstrinin malı olduk ancak bu endüstrinin içinde hala aynı insanlarız. Endüstrinin bizi kendine benzetmesi gibi bir durum söz konusu değil. Dinleyiciler neden/niçin bizi seviyor, takip ediyorlarsa, hala öyle devam ediyoruz. Ve bu leş endüstrinin içinde biz de varız; bizim gibilerin sesi var. Meclise girmek gibi bir şey. Sırrı Süreyya Önder’in mecliste olması gibi bir durum.
Comments
Trackbacks & Pingbacks
[…] Avaz Avaz, The Rave Mag, Redbull, Artfulliving, Blu TV Yüzyüzeyken Konuşuruz Belgeseli, TV 100 Okan […]