TANIŞIN: YARD ACT

“Tanışın” köşemizde bu hafta bir değişiklik yapıyoruz. Normalde oldukça az bilinmesine rağmen daha fazla görünüm kazanmayı hak eden isimleri burada ağırlıyoruz. Bu sene The Overload adındaki çıkış albümünü yayımlayan süper grup Yard Act ise muhtemelen bu köşe için fazla popüler. Yine de Spotify dinlenme sayılarının oldukça az olmasından cesaret alarak kendilerini burada ağırlıyoruz. Çünkü birkaç seneye buralar bayağı değerlenebilir.

Post War Glamour Girl’ün baş adamı James Smith ve Menace Beach’ten Ryan Needham’ın liderliğindeki post-punk oluşumu Yard Act, Brexit sonrası Britanya politikasının nabzını tutuyor tam anlamıyla. 30’lu yaşlarındaki müzisyenlerin ilk albümlerini yayımlayarak başarıya ulaşmasına fazla tanıklık etmiyoruz. Malum müzik sektörü yakında 10 yaşındaki bebelere albüm yapacak neredeyse. James Smith ve ekibinin tanıdık isimler olmaları ise onlara bir pas hakkı veriyor.

Yard Act, tam bir İngiltere grubu. (Grubun esas adamının soyadı Smith – daha ne olsun) Ama bu demek değil ki The Overload albümü ile empati kuramazsınız. Tam tersine, İngiltere özelinde yapılan satirizm, globalleşmenin de etkisi ile hiç olmadığı kadar Türkiye koşullarına uyarlanabilir durumda. Grubun solisti James Smith, yazdığı şarkı sözlerinde kapitalizmden sınıf ayrımına, oradan da ırkçılığa kadar birçok konuda ateş açmaktan çekinmiyor. Alex Turner’ın sosyal gözlemlerini şarkı sözlerine yansıtmasından ilham alan Smith, daha cesur bir şekilde bu projeye yaslanmış ve bir neslin sesi olmaya aday bir konuma sokmaktan çekinmiyor kendini. Kendisinin motivasyonunun ise dünyada (ve İngiltere’de) yanlış giden her şeye işaret etmek olduğu oldukça bariz. Arkasından kendisine gelecek olması muhtemelen etiket ise müziğinin bedeli olacağa benziyor.

Yard Act’in sosyal gözlemlerden beslenen politik şarkı sözleri kadar başarılı olan bir diğer yanı da harika gitar melodileri. Grubun önünde harika bir kariyerin onları beklediğini düşünüyorum. Ancak sadece yerinde gözlemlere yer vermeleri ile değil, aynı zamanda post-punk melodileri oldukça zekice inşa etmeleri ile de yerlerini sağlamlaştırıyorlar. Bir monolog hâlini alan şarkı sözleri genellikle nakaratlarda insanı yakalayan rock melodilerine dönüşüyor. Grubun ne anlattığı umurunuzda olmasa bile müzikal anlamda senenin şu ana kadarki en iyi rock albümlerinden biri ile karşı karşıyasınız.

Yard Act’i diğer gruplardan ayıran bir diğer konu ise politik şarkı sözlerinin dinleyiciyi düşündürerek bazı konularda aydınlatacak güçte olması. Örneğin; Payday şarkısına “What constitutes a ghetto? Huh? Is it growing your own lettuces in the potholes on the road” dizeleri ile başlıyorsunuz. Gerçekten de sokakta kenarda marul yetiştiren düşük gelirli vatandaşlara kendi algıları doğrultusunda kocaman bir etiket yapıştırıp sonrasında organik marul almak için Macro Center’da dünyanın parasını veren size tonlarca insan sayabilirim. Ya da James Smith “And there are starving children in Africa so go send your toy guns to Bosnia” dediğinde dünyanın bir bölümündeki insanları açlığa mahkum edip oradan kazandığı para ile diğer bölgelere silah satan liderler aklınıza geliyor.

Kafanızda oluşacak deli sorular, albüm boyunca devam edip farklı kesimlere yayılıyor. Bazı noktalarda James Smith’in kendi İngiliz balonunda avantajlı bir yerden gelmenin getirdiği şımarıklıkla eleştirdiğini düşünüyorum. Örneğin, Rich şarkısında özel sektör çalışanı olup zengin olmak için ruhunu satanlara selam çakıyor kendisi. Bundan 20 sene önce belki, ancak günümüzde iyi bir eğitim ile aile baskısı sonucunda ayda 3 bin TL’ye özel sektöre ruhunu satanlara bunu açıklayamazsınız. Tabii, İngiltere’ye bu gerçekler henüz ulaşmamış olabilir. Bu da bir başka açıdan ironi yaratıyor. İlk single The Overload’un ikinci bölümünde James Smith, okları kendine çeviriyor ve başkasının ağzından kendi grup arkadaşlarına “kurtulun şu çocuktan” diyor. Şarkılarında çizdiği bu İngiliz personası ise tam orta yaşlardaki İngiliz bir adamı temsil ediyor. Yani Brexit’in sebebi olan aynı kesim. Nesillerin arasındaki bu derin çizgi, Yard Act’in müziğinin omurgasını oluşturuyor. Eski ve yeni nesil arasındaki farklar, günümüz dünya politikasının ana gündemi olmanın yanı sıra Yard Act şarkılarının da varoluş sebebi.

Yard Act’in ikinci albümleri ile nereye gideceklerini çok merak ediyorum. Bu politik duruş sadece çıkış albümü için mi geçerli olacak? Genelde Pulp ile karşılaştırılan grubun gelecek dönemde de sosyal gözlemler ile hikayeler anlatacağını düşünüyorum. Politik duruşun derecesini ise zamanla göreceğiz. Bir yandan da böyle bir grubun kendini ifade edebiliyor olmasının kıskançlığını yaşıyorum. James Smith, Türkiye vatandaşı olsaydı Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu, dünya dengelerini sorgulayan, bol okuma yapan dünya tatlısı bir gazeteci olurdu. Muhtemelen sonrasında da cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanırdı. Hadi bakalım James, bir sonraki albümde İngiliz olmanın getirdiği bu özgürlüğü de ele almanı bekliyoruz.