YENİ DİZİ: SENSE8

Wachowskilerin son eseri olan Sense8 sıradışı senaryosu ile bu yaz daha çok konuşulacağa benziyor. Haziran ayının ilk haftasında Netflix aracılığıyla 12 bölümü yayınlanan bu yeni dizi, dünyanın çeşitli bölgelerinden 8 ayrı karakterin başlarına gelen olaylar vasıtasıyla aslında sahip oldukları tek bir ortak ruhu keşfetme hikayesini izleyiciyle paylaşıyor.

Chicago’da yaşayan bir polis, bir sabah uyandığında kendini İngiltere’de mesleği DJ’lik olan başka bir karakterin yanında hissedip, onun duygularına ortak olabiliyor. Kenya’da yaşayan Capheus ihtiyaç duyduğu takdirde, Seul’da yaşayan Sun Bak’ın yeteneklerinden yararlanabiliyor. Bombay’da yaşayan Kala, bir başka kıtada yaşayan Wolfgang’e şarkı söylerken eşlik edip, onun mutluluğunu paylaşıyor. Bu karakterleri birbirine bağlayan bilimsel gizemi tam anlamıyla çözmek için önümüzde daha birkaç sezon olacak gibi. Çünkü dizinin bu sezonu 8 karakterin her birinin hikayesine ayrı ayrı yönelip, onları gizemli bir gelecekle tanıştırdı, ancak daha fazlasını bir sonraki sezona bıraktı. Bunu yaparken de her karakteri ayrı ayrı sevdirdiğini söylemek mümkün. Zaten bu bir gerçek ki, iyinin kötüyle olan mücadelesini izlemeye birçoğumuz bayılıyoruz.

Elbette ki Sense8’in yaza damgasını vurmasını sağlayan sadece bu ilgi çekici senaryosu ve gizemli tarafları değil. Şu ana dek sadece 6 karakter saydık ve bunu sekize tamamlayan çemberdeki son 2 karakterden biri gey erkek Lito, diğeri ise transeksüel kadın Nomi. İki karakterin de deliler gibi aşık olduğu partnerleri var. Sezonun başlarında ünlü bir oyuncu olan Lito’nun, sevgilisi Hernando ile olan ilişkisi gizliyken, sezon sonuna doğru yaşadığı olayların da etkisiyle Lito aniden korkusunu yenmeye başlıyor. Her şey bir yana, başından beri toplum baskısından ötürü kariyerinin zarar görebileceğine inanan Lito’nun aşkı daha ağır basan taraf oluyor. Diğer bir deyişle, dizi heteronormatif topluma mesaj vermeyi kendine ilke edinmiş gibi ve bunu yaparken de izleyiciyi zaman zaman düşündüren, derinliğinden ötürü de zaman zaman ağlatan –en azından beni kesinlikle ağlattı- bir aşk ve kişisel gelişim hikayesi ortaya koyuyor. Heteronormatif demişken, bu çerçevede dizinin en dikkat çekici karakteri olan Nomi’den de ayrıca bahsetmek gerekir. Transeksüel bir kadın olan Nomi, kız arkadaşı Amanita ile birlikte San Francisco, Castro’da yaşıyor. (Bu noktada Lana Wachowski’nin de transeksüel olduğunu hatırlatmakta fayda var) İkilinin Onur Haftası görüntüleri diziye renk katarken, biz izleyicilerin de yüzüne onurlu bir gülümseme yerleştiriyor. Şüphesiz ki Nomi karakterine hayat veren Jamie Clayton da ortaya izlenmeye değer bir performans koyuyor.

Sense8 farklı kıtalarda yaşayan, farklı hikayeleri olan, farklı ırklara mensup olan, farklı cinsel yönelimleri ve dini inanışları olan insanların tek bir ortak ruha sahip oluşunu bilimkurgu başlığı altında sunarak yelpazesini geniş tutmuş oluyor. İlgi çekici bir bilimkurgu hikayesiyle toplumsal mesajların toplumun farklı alanlarına ulaştırıldığı bu diziye henüz bir şans vermediyseniz işte şu an tam zamanı.

*Yazı için Gül Eroğluna teşekkürler.