RÖPORTAJ: THE RADIO DEPT.

İsveçli grup The Radio Dept. geçtiğimiz yıl yayınladıkları dördüncü uzunçalar Running Out of Love kapsamında 28 Nisan akşamı Salon IKSV sahnesini şenlendirmeye geliyor. Son albümün geçen senenin en iyi işlerinden biri olmasının yanı sıra The Radio Dept. canlı performansını kaçırmak istemeyeceğiniz bir grup.

Germans ile yaptıkları Avrupa turnesinde kapalı gişe çalıp synthesizer-gitar ikilisini canlı performanslarında ustaca kullanmaları ile nam saldılar. İstanbul’daki bu konser durgunluğunda kendilerini kaçırmak istemeyeceğinizi tahmin ettik. Hazır bu topraklara da uğruyorlarken gruptan Martin ile son albümün politik yapısından plak şirketi ile aralarında olan çatışmaya kadar birçok konuda biraz lafladık. Sizi şöyle alalım:

Merhabalar! 4 senenin ardından tekrardan Türkiye’ye hoş geldiniz. Şu ana kadar buradaki zamanınız nasıl geçti?

İstanbul’da hep güzel vakit geçirdik. Kişisel olarak söyleyebilirim ki tüm dünyada en sevdiğim şehirlerden biri. Şaka yapmıyorum.

Son albümünüz (ki benim 2016’daki en sevdiğim albümlerden biri) yoğun bir şekilde politik esintiler taşıyor. Önceki röportajlarınızdan neden politik bir albüm kaydetmek istediğinizi biliyoruz. Peki, ülkenizde kayıtlara gelen tepkiler nasıldı? Eleştirenler oldu mu? Yoksa insanlar içinde bulundukları durumdan esinlenen şarkılar duymaktan mutlu muydu?

Genellikle pozitif bir geri dönüş aldık. Ancak yine de birkaç tane müzik yapmaya devam etmemizi söyleyen kötü eleştiriler de duyduk. Bu mantığı gerçekten anlayamıyorum.

Plak şirketiniz Labrador ile sıkıntılı bir süreçten geçtiniz. Bu süreç yeni albümünüzün yazım ve kayıt sürecini nasıl etkiledi? “Running Out of Love” da dava sürecinin esintilerini bulabilir miyiz acaba?

Doğruyu söylemek gerekirse sorun yayın anlaşmamızdaydı. (Ki plak şirketini temsil eden biri ile yapılmıştı ama yine de…) Özellikle albümde bu konuya değinen bir şarkı var. Ancak kendisi bunları okur diye hangisi olduğunu söyleyemem.

the_radio_dept_05

 

Dinleyicilerinizin de sık sık söylediği gibi tarzınızda ciddi bir değişim var. Artık şarkılarınızda o kadar da fazla gitar duymuyoruz. Tam tersine, şarkılar daha elektronik tınılı. Sanatçıların zamanla tarzlarında olgunluğa gitmesi ve deneysel çalışmalarda bulunması beklenen bir şey. Peki, sizin tarzınızdaki bu değişiklik şarkıların yazım sürecini nasıl etkiledi? Bu süreçte yaşanan bu değişimin başlangıç noktası sizin için neydi?

Aslında grup olarak değişik tarzlarda birçok farklı şarkı kaydediyoruz. Ancak hiçbiri kulağa doğru gelmiyordu bu süreçte. Son albümdeki tarzda kayıtlar yaptığımızda ise fazlasıyla içimize sindi. O yüzden biz de gitarlar olmadan kayıtları gerçekleştirdik. Yine de elektronik bir grup olarak devam etme gibi bir hedefimiz yok. Gerçek şu ki biz sadece aynı müziği defalarca yaparak tekdüze olmak istemiyoruz. Sadece kendimiz olmak istiyoruz.

Bundan 4 sene önce de İstanbul’a gelmiştiniz. O zamandan beri ülkedeki politik hava fazlasıyla değişti. Takip ediyor musunuz bilmiyoruz ama Türk dinleyicilerinizin son albümde kendilerini bulması çok olası. Bu durumun İstanbul’daki performansınızı nasıl etkileyeceğinizi düşünüyorsunuz? Sizce dinleyici için daha karanlık bir deneyim olabilir mi?

Türkiye’de olanları olabildiğince takip etmeye çalışıyorum. Açıkçası bulunduğum yerden pek de parlak gözükmüyor durum. Bu konuda yorum yapmak biraz garip olur çünkü olanlara her ayrıntısıyla hakim değilim. Yine de durum BENİ fazlasıyla korkutuyor. Umarım her şey daha iyiye gidecek. Yakında.

The Radio Dept. için sırada ne var peki? Son iki albümünüz arasında ciddi bir zaman farkı vardı. Turneden sonra yeniden ara mı vereceksiniz yoksa stüdyoya mı dönmeyi düşünüyorsunuz? (Umarım ikincisidir!!)

Evet 🙂

Zaman ayırdığın için teşekkürler. Sizi burda izlemek için sabırsızlanıyoruz. İyi günler!

Teşekkürler!