2021: YILIN EN İYİLERİ

İşte, hepimizin beklediği o an geldi. Kabus yıl 2020’nin kardeşi 2021 sona eriyor. Kendisi evermore‘un folklore‘a, Chemtrails over the Country Club‘ın Norman Fucking Rockwell‘e olduğu gibi oldukça sadık bir kardeşti. Bu nedenle 2020’yi sağolsun aratmadı.

2021 için en iyiler listesini yaparken ve kendi çalma listelerimizi oluştururken ortak olarak şunu fark ettik: Bu yıl sadece var oluşu ile canımızı sıkmanın ötesinde aynı zamanda güzel albümlere pek fazla ev sahipliği yapmaması ile de hayal kırıklığına uğrattı. Listemizde yer alan albümlerin sene bitmeden dinlemeniz gereken gerçekten güzel işler olduğunun garantisini vermekle beraber geçtiğimiz senelere kıyasla “daha iyi olabilirdi” hissini damaklarda bırakıyor. Umuyoruz gelecek sene “ne seneydi beee” dediğimiz bir liste ile karşınızda oluruz. O zamana kadar bu listedeki albümleri döndürebilirsiniz.

Listede geri sayıma başlamadan önce birinci sırayı tahmin edebilir misiniz? O zaman özellikle çok daha eğlenceli olduğunu söyleyebilirim. Bir ipucu da verelim: Cemre ile birlikte biz de oylamış olsak da demokratik bir liste oluşturduk. O nedenle, hayır, Taylor Swift değil.

20. Tyler, The Creator – Call Me If You Get Lost

Call Me If You Get Lost yazılı bir billboard ve altına yerleştirdiği telefon numarasıyla albümünün tanıtımına başlayan Tyler, the Creator,  numarayı arayanlara albümün ilk teklisi Momma Talks’u da annesinin sesinden dinletmiş oluyor. Bir önceki personası IGOR’dan ve beraberinde gelen kişisel hikayelerden, R&B tınılardan sıyrılıp bu sefer de, Charles Baudelaire’e ve müziğini Baudelaire’in şiirlerine benzeten müzik yazarlarına referansla, Tyler Baudelaire oluyor ve bir rap mixtape’i hazırlıyor. Albümünün açılış parçası da DJ Drama’yla olan Sir Baudelaire. Albümdeki ortaklıklar bununla da sınırlı değil Pharrell Williams’dan Lil Uzi Vert’e, Ty Dolla Sign’dan Lil Wayne’e geniş bir konuk listesi bulunuyor. IGOR gibi Grammy’lerde yarışacak olan Call Me If You Get Lost, senenin tescilli olarak da (Grammy’nin tescilini ne kadar kabul ediyorsak) en iyi albümlerinden biri. -İrem

19.Lana Del Rey – Chemtrails Over the Country Club

Hiç durulmayan üretkenliği ve dünyanın en iyi şarkı sözü yazarlarından biri olarak kendini kanıtlaması ile ilk çıktığında Born to Die albümüne gömenlere güzel bir nanik yaptı Lana Del Rey. Öyle ki Pitchfork’a bile özür dileterek seneler öncesinden bir albümün puanını değiştirebilecek bir müzikal güce dönüştü. Kariyerinin en ikonik albümü Norman fucking Rockwell‘in ardından beklentilerin en yüksek olduğu dönemde yayımladığı Chemtrails over the Country Club, NFR! albümüne kız kardeş niteliğinde. Taylor Swift’in folklore / evermore ikilisi gibi birbirinden tamamen ayrı, ancak birbirini tamamlayıcı bu albümlerden ikincisinde Del Rey, Grammy adaylı NFR!‘ın seviyesine çıkamıyor. Ancak buna rağmen senenin en iyi işlerinden birine, diskografisinin en iyi uzunçalarlarından birine imza atıyor. Muhteşem üretkenliği ile Lana Del Rey, bu sene içerisinde bir de Blue Banisters albümünü yayımladı. Her ne kadar listemizde yer almasa da Blue Banisters da bu albüm ile yarışmaya aday. – Hande

18.Olivia Rodrigo – SOUR

Hiç şüphesiz 2021 yılı en çok Olivia Rodrigo’ya yaradı. 18 yaşındaki müzisyen çok daha olgun müzisyenlerin bile kariyerinde sık sık rastlamadığımız kalitede şarkılarla dolu ilk albümü SOUR ile, daha uzunca süreceğine inandığımız müzik kariyerine yılın en çok konuşulan çıkışını yaparak başladı. Her ne kadar albümdeki şarkıların aynı temadan ilerleyişi -doğru değil- ya da sanatçının ilhamlarına benzerliği (ayrıntılı bir şekilde bahsetmiştik) eleştirilse de SOUR ile 2021 yılında hayatımıza driver’s licence gibi bir ballad ve deja vu, good 4 u, jealousy, jealousy gibi bangerlar girdi. SOUR’ın başarısı devam ederken genç sanatçının kariyerini merakla takip etmeye devam edeceğiz. – Cemre

17.Doja Cat- Planet Her

Üçüncü albümü Planet Her ile Doja Cat yeni galaksileri keşfediyor. SZA, Ariana Grande, The Weeknd gibi isimlerin desteğini de alan albüm, büyük bütçeli klipleri, özenle yaratılmış stili ve estetiği ile ilk kez vizyonunu yüzde yüz gerçekleştirebildiğini hissettiriyor. Planet Her, müzikal anlamda da Doja Cat’in hiç olmadığı kadar kapsayıcı, Woman‘da güçlü afropop beatleriyle başlayıp albümün biraz ilerisindeki Alone‘da basit gitar tınıları duyabilirsiniz. Albümden muhtemelen hepimizin şu zamana kadar duymuş olduğu -belki de en zayıf şarkılarından biri olan- Kiss Me More bile basit bir hit olmaktan çok daha ötede. Planet Her’de Doja Cat seven ya da sevmeyen herkesin ilgisini çekecek bir şey bulması mümkün. – Cemre

16.IDLES – Crawler

IDLES’ın önceki albümlerini post-punk soundları yüzünden pek şans vermemiş biri olarak CRAWLER’ı eğlenerek dinledim. Bence şu ana kadar ki en çeşitlilik barındıran albümleri. Özellikle albümden Progress şarkısı gerçekten beni şaşırtarak ilgimi çekti ve albüm genel olarak zamanınıza değecek. – Baran

 

15. Parcels – Day / Night

Avustralya’nın son zamanlardaki parlayan gruplarından Parcels, ikinci stüdyo albümü Day/Night ile konsept içerisinde geri döndü. İki parçadan oluşan albüm döngüsel doğanın üzerimizdeki etkileri üzerine kurulurken parçaların birbiriyle oluşturduğu bütün bunu çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. Grup önceki disko havalarından biraz uzaklaşarak sound konusunda ciddi bir farklılığın yanında ilerleme de kaydettiğini bize açıkça gösteriyor. Bu durumu da üzerlerindeki baskıdan biraz olsun kurtulmak için kaçınılmaz bir durum olarak özetliyorlar. Ne de olsa yakın zamanda Daft Punk ile çalışmış ve zirvelere tırmanmış bir grup var karşımızda. – Murat

14.girl in red- if I could make it go quiet

2021’de hayatımıza giren bir başka genç müzisyen ise  girl in red oldu. Aslında bir sene önce çıkması planlanan albüm pandemi sebebiyle bu seneye ötelendi ve girl in red’in dünyayı domine etme planları 2021 yılının Mart ayında Serotonin’in çıkışına kadar ertelenmek zorunda kaldı. Finneas prodüktörlüğündeki bu şarkının dışında da çok güçlü parçalara sahip olan if i could make it go quiet, aynı zamanda girl in red’in ile başladığı nokta olan lo-fi pop’tan uzaklaşıp konser alanlarını doldurma kapasitesine sahip olduğunun ilanı oldu. – Cemre

13.Taylor Swift – Red (Taylor’s Version)

Taylor Swift için açıklama yazmamıza bile gerek var mı? Albümünün master haklarını kaybetmesinin ardından eski albümlerinin kendine ait versiyonlarını yayımladığı büyük projesi, 2021 ile başlamış bulunuyor. Fearless ve Red albümlerini yayımladığı bu sene içerisinde daha önce arşivden çıkmamış şarkılar, daha olgun vokaller ve prodüksiyon becerileri, dudak ısırtıcı pazarlama kampanyaları ile hem bize müzikal bir festival, hem de müzik endüstrisine eşi benzeri görülmemiş bir örnek teşkil etti. Red (Taylor’s Version); single kayıtlarını olgunlaştırması, Taylor diskografisindeki en iyi şarkılara ev sahipliği yapması, albüme neden giremediğini sorgulatan arşiv şarkıları ve tabii ki senenin en iyi şarkılarından olarak All Too Well‘in 10 dakikalık versiyonu ile bu senenin en iyileri arasında yer aldı. Gelecek sene Speak Now, reputation ve ikonik 1989 albümlerinin yeni versiyonlarına kavuşacak olmamızı da göz önüne alınca önümüzdeki bu üç dönemde de Taylor’ın Red albümü ile bizlere yaşattığı pop kültürü şokuna ulaşamayacağımızı düşünüyorum. – Hande

12.Paul McCartney – McCartney III

Paul McCartney’nin bunca yaşına rağmen hâlâ bu kadar harika albümler yayımlayabiliyor olması sebebiyle önünde saygı ile eğiliyorum. 1970 ve 1980 yıllarında yayımladığı solo albüm serisindeki gibi McCartney, bu albümde de (1 şarkı istisna olmak üzere) tüm şarkıların tüm enstrümanlarının arkasındaki güç oluyor. Albümdeki en güçlü yan ise gitarları… Aynı zamanda prodüktörlüğünü de yaptığı albümünün bu sene içerisinde bir de sevdiğimiz isimlerin versiyonlarının yer aldığı Imagined versiyonu da yayımlandı. Öyle ki McCartney’nin versiyonu olan albüm, Imagined ile tüm müzikal güçlerin bir araya geldiği versiyonu geride bırakıyor. Bu arada belirtelim, albüm 2020’nin son dönemlerinde çıkmış olduğu için bir önceki senenin listesinde yoktu. Bu sene değerlendirmelerine aldık o yüzden. Tüm Avaz ahalisi de sevmiş olacak ki listemize 12. sıradan giriş yaptı. – Hande


11.Men I Trust – Untourable Album

İtiraf edeyim, Avaz ahalisinin oylamaları sonucunda Men I Trust ile tanıştım. Ama tam yıl sonuna gelirken tanışmak oldukça iyi oldu. Beach House’un sound’larına kardeşlik eden Kanadalı grubun beşinci albümü adındakinin aksine tam da tura çıkmalık bir albüm. Grubun önceki işlerine kıyasla daha deneysel bir yapıya sahip olan albüm, tam yarı uykulu olmanın soundtrack’i tadında. Pandemi döneminin beraberinde getirdiği farklıyı deneme isteği, grubu silik vokaller ile birlikte bolca synth’in içerisine doğru atıyor. Ortaya çıkan işlerden biri ise uzun seneler boyunca dönüp dinlenilebilecek bir evladiyelik bir albüm. – Hande

10.Clairo – Sling

İlk albümü Immunity ile sadece indie rock sahnesine değil, aynı zamanda popüler kültüre de hızlı bir giriş yapan sevgili Claire Cottrill ikinci albümü Sling‘de prodüksiyon koltuğunu Jack Antonoff’a bırakıyor. Bu da beraberinde birtakım ufak sihir oyunlarını getiriyor. Öyle ki ilk single kaydı Blouse‘da arka vokallerde bu senenin yüz karası Lorde var. Clairo, ilk albümü kadar güçlü olmasa da Antonoff etkisi ile güçlendirilmiş prodüksiyonu ve daha olgun şarkıları ile kendi özgün çizgisinde ikinci albüm sendromunu pas geçiyor. 1998 doğumlu bir müzisyenden bekleyebileceğinizin çok ötesinde melodiler ve duygular ile karşı karşıyasınız. Üçüncü albüm için şimdiden beklemedeyiz. – Hande

9.Billie Eilish – Happier Than Ever

Billie Eilish’in bütün dünyayı etkisi altına alan çıkışını takip edecek ikinci albümü 2021 yılının en merakla beklenen olaylarından biriydi. Billie, Happier Than Ever ile önceki albümünün soyut dünyasından çok keskin bir dönüş yaparak tamamen hayatının gerçeklerinden bahsetmeye başlıyor. Bu değişim sadece albümün temasına değil müzikalitesine de yansıyor -zira bu albüm çok daha enstrüman tabanlı. Yine Billie ve Finneas’ın birlikte çalıştığı albüm ikilinin rüşdünü ispatlıyor ve ilk albümle gelen başarının tesadüf olmadığını, daha farklı bir tarzla da aynı büyük kitleleri sürükleyecek müzikler üretebildiklerini gösteriyor. – Cemre


8. Kings of Convenience – Peace or Love

2021’in az sayıdaki güzelliklerinden biri de uzun zamandır ayrı kaldıklarımızla yaşattığı büyük kavuşmalardı. Akustik gitarın, mırıl mırıl vokallerin ve naifliğin kuzeyli kralları, 12 senelik bir aranın ardından kaldıkları yerden devam ediyorlar. Önceki albümlerinden çok farklı bir şey yok, iyi yaptıkları ne varsa bir kez daha tekrarlıyorlar. Hatta en iyi eşlikçilerinden Feist, bu albümde de ikiliye eşlik ediyor, üstelik bir değil, iki şarkıyla. Yeni olansa aradan geçen yıllar, grubun iki üyesinin de başladıkları noktadan haliyle bambaşka yerlere uzanan hikayeleri ve dinleyicinin bu aradaki kendi yolculuğu. Kolay geçirenler de elbet vardır ama çoğunluk için zorlu olduğunu varsaydığımız 2021’de, tanıdık bir dost yüzü arayanlar için sığınılacak o güvenli limanlardan biri Peace or Love. -İrem

7. Balthazar – Sand

Balthazar, Fever ile başladığı keşif yolculuğuna Sand ile devam ediyor. Sand, tanıdığımız Balthazar sound’una grubun aradığı taze kanı onlarca yıl öncesinden çıkıp gelmiş gibi hissettiren caz esintili vokalleri ve Jasper Maekelberg ile çalışmaya başladıklarından beri eklenen synthler ve elektronik tınılar ile bulduğunu hissettiriyor. Henüz varış yerine ulaşamamış olsalar da bu yolculuk boyunca arka koltukta oturuyor olmaktan mutluyuz. – Cemre

6. Wolf Alice – Blue Weekend

Son senelerde düşüşe geçen UK indie rock sahnesi Blue Weekend ile tekrar dinleyicilerin radarına girmeyi başardı.Baştan sona oldukça büyüleyici bir deneyim olan Blue Weekend, hem Wolf Alice hayranlarının 4 senedir beklediği hem de müzikseverlerin UK indie rock açlığını sonunda güzel bir şekilde bitirdi. Bu albüm içinde çok geniş ve tatmin edici bir sound barındırıyor, bu yüzden her kesimden dinleyici için bire bir. – Baran

5. Adele – 30

Adele’nin yeni albümü ile dönüşü için çok bekledik. Bu kadar uzun süre sonra dönüp beklentilerimizin ötesinde bir albüm ile sadece Adele dönebilirdi. Güçlü vokalleri ve piyano destekli oturmuş bir melodi ile beklentileri daha ilk şarkısından oluşturmuş bir müzisyen olarak Adele’nin çok fazla oyun alanı olduğunu düşünmüyordum. Kendisi ise aradaki bu süre zarfında evlenip, boşanıp ve çocuk sahibi olup ilhamlarını bulmanın yanı sıra hangi yöne gideceği ile ilgili oldukça düşünebilmiş olmalı. Öyle ki albümde popüler kültürün değişmez ismi Max Martin, prodüksiyon koltuğuna davet edildiğinde bile Adele’nin kendi iş birlikçisi Greg Kurstin ile olan şarkılarını geçemiyor. Güzel kıyafetler, dansçılar, büyük sahne prodüksiyonları arasında kendi yeteceği ile parlayan Adele, artık 30’larında. Bir kere daha bunların hiçbirine ihtiyacı olmadığını kanıtlıyor. 30 albümü ise kendine ait bir köşe belirleyen bir müzisyenin kendi formülüne bile ihtiyaç duymadan durdurulamaz olabileceğini kanıtlıyor. – Hande


4. The War on Drugs – I Don’t Live Here Anymore

Seneler geçse de hayal kırıklığına uğratmayan nadir gruplardan biri The War on Drugs. Kurt Vile sonrası dönemde yayımlanan 2014 tarihli Lost in the Dream, 2017 tarihli A Deeper Understanding albümleri ile her daim listelerimizde yer aldı kendileri. Bu sene gelen albüm I Don’t Live Here Anymore‘da da bir önceki albümler üzerine yazarken yaşadığım sıkıntıyı hissediyorum. The War on Drugs’ın müziğini gerçekten bu kadar özel hâle getiren etmeni spesifik olarak işaretleyemiyorum. Belki de gerçekten mainstream gözlerden uzak olmaları nedeniyle istediklerini yapabiliyor olmaktan güç alıyorlar. Bu da asla solmayan bir sihirli döngüye sokuyor onları.  Bizleri ise geçmişte bizden öncekilerin deneyimleyebildikleri, internet öncesi dönemdeki “sadece müzik için müzik” yaklaşımını bu modern dünyada yaşatabildikleri için memnun ettiklerini düşünüyorum. -Hande

3. Silk Sonic – An Evening with Silk Sonic

Bruno Mars ve Anderson Paak ikilisinin projesi Silk Sonic, bu senenin en büyük süpergrubu oldu. Kimileri için overrated olarak değerlendirilse de Mars ve Paak ikilisi, 70’lerin R&B ve funk tınılarını yeniden diriltme konusunda oldukça başarılı bir iş çıkarıyor. Yaklaşık 9 aylık bir sürede tanıtımı gerçekleştirilmesi ile tam anlamıyla para ve pazarlama koksa da, albümü dinlediğinizde bu algının iki ünlü ismin bir araya gelmesi sebebiyle ortaya çıktığını anlayabiliyorsunuz. Silk Sonic’in albümü -eğer sözlerine kulak vermezseniz- entelektüel bir akşamda size eşlik edebilir. Aksi takdirde bir kulüpte geçireceğiniz kaliteli bir akşamın da soundtrack’i olabilir. Albümden çıkarabileceğiniz anlam size bağlı. Bu da albüme akışkan bir yapı kazandırıyor.

2.  Japanese Breakfast – Jubilee

Indie rock sahnesinin diğer müzisyenlerinden farklı olarak diğer müzik türlerini ve dönemlerini müziğine entegre etmesi ile Japanese Breakfast’in yeri bende hep ayrı olmuştur. Şarkıyı bir sonraki aşamaya taşıyan o ince detay ise asla beklemediğiniz bir yerden gelir. Üflemeliler ile başladığınız macerada bir sonraki şarkıda 70’lerde, diğerinde ise bir anda kendinizi yaylılarda bulursunuz. Öyle ki yeni başlayan müzisyenlerin şarkılarını özel kılacak detayları nasıl yakalayabileceklerini, nasıl değer yaratabileceklerini öğrenmek için Japanese Breakfast şarkıları dinlemelerini tavsiye ederim. Bütün diskografisi içerisinde Jubilee, en iyi işlerinden biri olmasının yanı sıra müzisyenin kendi küçük sihrini en iyi şekilde uyguladığı yegane eseri olarak senenin en iyi işlerinden biri. Öyle ki dördüncü şarkıda bir Club şarkısına ulaşıyorsunuz.  -Hande

1. Halsey- If I Can’t Have Love, I Want Power

İhanet, akıl sağlığı, kaybedilen bebekler… Halsey’nin karanlık diskografisinde tünelin sonundaki ışığı gördüğümüz albümün tam anlamıyla en karanlık motiflere sahip olması fazlasıyla ironik. Nine Inch Nails’den Atticus Ross ve Trent Reznor ikilisinin prodüktör koltuğunda oturduğu albümde Halsey, bize daha önce gösterdiklerini tamamen bir kenara koyuyor. Öyle ki pop sanatçısı olarak tanıdığımız müzisyen, bu sene albümü ile rock kategorisinde Grammyler’e aday. Aynı anda 200 gitarın görev aldığı yoğun şarkılarda mitoloji, efsaneler, şiirler ve metaforlar bize eşlik ediyor. Albümün tüm karanlığının tam ortasında sevgili Halsey ile beraber oğlunun, küçük mucizesinin, varışını kutluyoruz. – Hande