DÖRT DUVAR ARASINDA ÜRETİLEN ALBÜMLER

Karantina sırasında üretilen ve yayınlanan albümler birçoğumuzun hayata tutunduğu dal oldu. Dört duvar arasında kaldığımız zamanlarda yalnız olmadığımızı, bir yerlerde birileriyle, hatta hayranı olduğumuz müzisyenlerle aynı şeyleri hissettiğimizi gösterdi. Bunun yanında, sevdiğimiz müzisyenlerin bu hiç tecrübe etmediğimiz ekstrem durumda yaratıcılıklarının nasıl etkilendiğini görme fırsatı bulduk. Halihazırda kavuşmuş olduğumuz albümlerin yanı sıra FKA Twigs, Post Malone, hatta dağılmış ve yıllardır yeni bir kaydı yayınlanmamış olan Bright Eyesya da Metallica gibi farklı farklı janralarda üreten bambaşka müzisyenlerin tamamı karantina süresince kaydedilmiş albümler yayınlayacaklarının haberini verdi ve biraz olsun gelecekle ilgili iple çekeceğimiz bir şeyler eklenmiş oldu ajandamıza. Hala neredeyse her gün benzer şekilde yeni albüm haberleri almaya devam ederken bu süreç müzisyenlerin üretimini nasıl etkiledi diye düşünmemek elde değil.

Karantina albümü deyince akla gelen ilk örnek tabii ki Taylor Swift… Önceki kayıtlarında kendi hayatına dayanan hikayeler anlatırken, böylesine kendi içimize dönmek zorunda kaldığımız bir zamanda TS, başkalarının hikayelerini anlatmaya başlayacak ve hikaye anlatıcılığını hiç olmadığı kadar ileriye taşıyacak ilhamı buldu. Bu albümleri hemen arenalara taşıyamayacağını bilmenin verdiği rahatlık, dile dolanan nakarat yazma zorunluluğunu kaldırdı ve sonuç olarak bizi ferahlık ve sakinlik içinde bırakan iki karantina albümü için yolu açtı. Benzer şekilde FKA Twigs de röportajlarında stüdyoya gitme imkanının olmadığı zamanlarda söz yazma kısmına hiç olmadığı kadar çok zaman ayırabildiğini, iş birliği yaptığı müzisyenlerle birlikte zoom’da saatlerce sözler üzerine çalıştığını söylemişti.

Karantina sürecinde söz yazarlığının yanı sıra, birçok müzisyenin de kendi “sound”larını geliştirmek üzerine çalıştığını gözlemlemek mümkün. Bunun en belirgin örneği ise, tamamı evde kaydedilmemiş olsa da, Perfume Genius’ın Set My Heart on Fire Immediately albümü. Mike Hadreas, bu albümde hiç olmadığı kadar deneysel ve yenilikçi. Tüm janraları reddeden albümün yarattığı çoğunlukla rengarenk, zaman zaman karanlık dünyada, kulak tırmalayıcıdan, bir arya kadar melodik tınılara uzanan çeşitlilik bulabiliyoruz. Aynı şekilde janraları zorlayan bir başka albümse Fiona Apple’ın Fetch the Bolt Cutters‘ı oldu. Teknik olarak karantina esnasında üretilmemiş olsa da belki de dünyamız altüst olmasa, dört duvar arasında üretilmiş, tencere tavalara vurarak kaydedilmiş absürd sample’lar içeren bu albüm bize bir şey ifade etmeyecek ve hatta belki de Fiona Apple’ın yayınlamadığı projelerinden biri olacaktı.

Karantina sırasında üretilen ve en çok parlayan albümlerden biri diğeri de Phoebe Bridgers’ın Punisher’ı. Phoebe bir röportajında normalde sık sık yaşadığı “writer’s block” tıkanmasını bu süreçte daha az tecrübe ettiğini, yapacak başka bir şey olmadığı için aklını müziğine vermesinin kolaylaştığını söylemişti. Bunun yanında “kendin yap” kültürünün ve prodüktörleriyle online olarak birbirlerine şarkının versiyonlarını göndermenin önem kazandığını da eklemişti. Aynı şekilde Charli XCX de albümü how i’m feeling now‘ı kaydederken, videolarını hazırlarken sadece evde, elinin altında olan araçları kullanmıştı.

Her ne kadar şu anda müzik dünyası için iyi giden bir şey bulmak çok zor olsa da, belki on yıl sonra, bütün müzisyenler ve müzik sektörü yaralarını sardığında, bu yaşadığımız zamanları Taylor Swift’in bütün alışkanlıklarını kırıp arka arkaya iki indie albüm yayınladığı, söz yazarlığının öne çıktığı, müzisyenlerin bu zamana kadar hiç keşfe çıkmadığı sesleri keşfettiği ve birbirini hiç tanımayan iki müzisyenin binlerce kilometre öteden bile karşılıklı çevrimiçi dosyalar göndererek çok daha fazla işbirliği yaptığı bir üretim biçimine yönelmeye başladığı sene olarak hatırlayacağız.

Bu yazı ilk olarak Avaz Avaz’ın Aposto! haftalık bülteninde yayınlanmıştır. Müzik dünyasına derin bir dalış yaptığımız Headliner köşemizi ilk okuyanlardan olmak için bültenimize abone olmayı unutmayın.