ORADAYDIK: MITSKI

Geçtiğimiz hafta sonu pandemi sonrası ilk konserimdeydim. Bu kadar uzun süre en sevdiğiniz şeylerden birinden uzak kaldığınızda ister istemez o anı kafanızda büyütüyorsunuz. Ya gelecek ya da geçmiş deneyimlerinizi yüceltiyorsunuz. Ancak müzik başladığında tam olarak orada, andasınız. İstisnasız, her zaman…

Büyük dönüşümü Mitski ile yapmış olmaktan mutluyum açıkçası. Çünkü bu tarz özel konserlerin sizin için gerçekten anlamı, kalbinizde özel bir yeri olan isimlere ait olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle 21 Mayıs akşamı Zorlu PSM’ye giderken bir yandan görkemli dönüşü, bir yandan da aradan geçen zamanda ne kadar değiştiğimi düşünüyordum. Eskiden yaşadığım konser heyecanı kendisini olgun bir deneyim beklentisine dönüştürmüştü. Kendimi yaşlanmış ve paslı hissettim.

Zorlu PSM’nin kapısına geldiğimde ise beni bir sürpriz bekliyordu: Kocaman bir sıra. Çanta araması olduğunu tahmin ettim ve ben de sırada yerimi aldım. Büyük bekleyiş sonunda içeri girdiğimde ise sadece kapıya giden merdivenlerden inmek için bir öncekinin 5 katı bir sıraya daha girdim. İçerisi sanki hiç pandemi olmamışçasına tıklım tıklım. Merdivenlerden aşağı mı indiniz? Harika, bir o kadar daha içeri girmek için bekleyeceksiniz. Bu arada bira almak ya da tuvalet için olur da sistemden çıkarsanız geri dönüşünüz çok acıklı olur. Bu nedenle dayanmaya devam. İçeri mi girdiniz? Bu defa da minimum 45 dakika Mitski’nin çıkmasını bekliyoruz. Bir ön grup bile yok.

Saat 22’ye doğru Mitski, sahnede belirdi. Yeni albümü Laurel Hell’den Love Me More ile başladı ve hemen ardından Should’ve Been Me ile devam etti. Henüz daha Mitski çıkmadan önce kalabalık içerisinde zaman zaman dalgalanan tezahüratlar sayesinde sıkı bir dinleyici ile karşı karşıya olduğumu anlamıştım. Mitski sahneye çıktığında ise – hatta daha çıkmadan- tüm eller telefona gitti. Zorlu PSM ekibinin de sahneyi yukarı konumlandırmaması, Mitski’ciğimin minyonluğu derken Mitski’yi gerçekten küçük telefon ekranlarından izledik. Arkadan gelen “telefonları indirelim” uyarısına rağmen 1,5 saatimiz tam olarak böyle geçti. Belki bir ya da iki kere Mitski’yi kendi gözlerimle görmüşümdür. O kadar… Bu da bana Jack White’ın bir dönem “telefon yok” kuralını hatırlattı. Bu kuralı çok gereksiz bulmuştum. Tabii, Y kuşağı ağırlıklı bir dinleyici içerisindeydim o zamanlar. Şimdi ise yepyeni bir kuşak ile kalabalıklar içerisinde kayboluyordum. İnsanlardan çok, telefonlar beni baskıladı.

Önümdekilerin telefonundan izlediğim ve dinlediğim kadarıyla 1,5 saatlik konser boyunca Mitski’nin enerjisi hiç düşmedi. Müzisyenin şarkılarının genel olarak ortalama 2,5 dakika olması sebebiyle 22 şarkılık uzun bir setlist ile karşı karşıyaydık. Ancak konser sonunda insanların homurtularından da duyduğum üzere bu süre konser için çekilen çilenin yanında birazcık kısa kaldı. Setlist ise tam bir “best of” çalma listesi gibiydi. Son albüm Laurel Hell’in, bir önceki albüm Be The Cowboy’un ve ikonik albümler Bury Me At Make Out Creek ve Puberty 2’nin en çok öne çıkan, potansiyel hit şarkıları art arda sıralanmıştı. Mitski’nin bir önceki albüm ile kariyerinde ulaştığı zirveyi bu konser ile çok rahat bir şekilde hissedebilirdiniz. Mitski için az tanınan şarkıların dışarıda kaldığı konserler dönemi resmi olarak başlamış.

Mitski’nin hedeflediği ile paralel şekilde tüm konser boyunca dinleyicinin sesi hiç durulmadı. Üstelik böyle Lorde’un shh’ladığı bir ses değil. Tüm şarkıların hep bir ağızdan söylendiği, pankartların açıldığı, insanların kucaklaşıp birlikte zıpladığı bir dinleyici düşünün. Konsere gelene kadar Mitski’nin bu kadar fazla Z kuşağı hayranı olduğunu bilmiyordum. Sadece ayakta kısmında değil, oturmalı arka tarafta da ciddi bir ebeveyni ile gelen 18 yaş altı kitle vardı. 30’una yaklaşmış, benim gibiler için şaşırtıcı bir deneyimdi. Sanki pandemide 2 sene değil de 10 sene geçmiş gibi. Nesiller değişmiş, mekanlar değişmiş, ben değişmişim. Ama Mitski, tam beklediğim şekilde karşımda.

Konser boyunca Mitski, hiçbir şarkıda düşmeyen ve üst perdeden bir vokal performans sergiledi. Buna ek olarak, neredeyse her şarkıda bir de bizlere solo dans performans ile eşlik etti. En durgun anlarında bile el hareketleri ile sahneyi canlandırdı. Sahnenin ortasında dans ederken Mitski’nin gerçekten tüm varlığı ile o anda sahnede olduğunu hissedebiliyorduk. Dans performanslarında kendini yere bıraktığı anların acısı ile daha önce karşılaşmış olsa ki Mitski İstanbul savaşına hazırlıklıydı: Elbisesinin altında bir adet dizlik ile… Her ne kadar başarılı bir performans ile karşı karşıya olsak da setlist boyunca albümde daha önde duymadığımız ve gerçekten canlı performans olarak şarkıları dinlemeyi öne çıkaran bir yan yoktu. Buna ek olarak Retired from Sad, New Career in Business albümünden de birkaç şarkı ekleyebileceğini ister istemez düşündüm. (Orijinal setlist’te Goodbye, My Danish Sweetheart vardı ancak İstanbul konserinde pas geçti) Belki bir de konser açılış ve sonlarını daha yüksek tonlardan yapmasını…

Daha önce defalarca Zorlu PSM’de kalabalık etkinliklere gittim. Bkz: Sonar. Ancak böylesine bir düzensizlik ve kaos görmedim. Kapasitenin üzerinde bilet satıldığını hemen anlayabilirsiniz. Yine de en azından organizasyonun buna hazırlıklı olmasını beklerdim. Yine de geriye dönüp baktığımda Mitski’nin bu konserine gitmeseydim aklımda hep yer ederdi. Ama şu anki ekonomik durumlardan dolayı… (Yokluk yani) Bir konser deneyimi olarak “en iyiler” arasına koyabileceğim bir konser değildi maalesef. Bu nedenle pandemi ile biriken konser enerjimi henüz daha etrafıma yayamadım. Ancak önümüzdeki Arctic Monkeys, Alt-J, Placebo konserleri olduğunu da düşünürsek Zorlu PSM’de kalabalık konserlere gidiyorsanız şimdiden uyarımı yapayım: İnce giyinin, alkolü unutun, tuvalet ihtiyacınızı önceden karşılayın, minimum nefes alın ve 3 kat maske takın.