RÖPORTAJ: EVERYTHING EVERYTHING

Everything Everything ile grubun favori albümü Radiohead‘in Kid A‘inin açılış parçası olan Everything In Its Right Place şarkısından ismini alıyor oluşuyla tanışmıştık. Hemen ardından taze grup ilk albümleri Man Alive ile Mercury Prize‘a aday olarak rüşdünü ispat etmişti.  2013 ve 2015 yıllarında gelen albümleri Arc ve Get to Heaven ile hayatlarımıza kalıcı olarak girmiş ve bu iki albümün de turnesi sırasında kendilerini İstanbul’da izleme fırsatı bile bulmuştuk. Bu kez de son albümleri A Fever Dream ve hemen arkasından gelen EP’leri A Deeper Sea‘nin turnesi kapsamında İstanbul’a uğramadan önce grupla konuşma fırsatı bulduk. Biz üç senedir kendilerini canlı dinleyemediğimiz için çok heyecanlıyız, siz de aynı heyecanı paylaşıyorsanız lafı daha da uzatmadan sizi röportaja alalım. 21 Nisan‘da Salon‘da şarkılara hep bir ağızdan eşlik etmek üzere, buyurun:

Merhaba! Nasılsınız? Turne nasıl gidiyor?

Çok iyi, teşekkürler!

Son albümünüz A Fever Dream’in yayınlanmasının üzerinden çok zaman geçmedi, geri dönüşler nasıl oldu, beklediğiniz gibi miydi? Sonunda ortaya çıkan iş sizi tatmin etti mi?

Aldığımız dönüşler harikaydı, albümü canlı olarak çalmaktan da çok keyif alıyoruz. Aklımızdaki albümü hayata geçirmeyi başardığımızı düşünüyoruz, bu yüzden sonuçtan gayet memnunuz. Her zaman olduğu gibi bir sonraki projemiz için heyecanlıyız.

Gözlemleyebildiğim kadarıyla “A Fever Dream” önceki albümlerinize göre biraz daha kişisel fikirler içeren sözlere sahip, niçin bu sefer böyle bir değişime gittiniz?

Get to Heaven biraz fazla kişisellikten uzaktı, şarkıların büyük bir kısmı hayali bir perspektiften ve çok daha büyük bir çerçeveden bakarak yazılmıştı. Herkesin 2016 olayları (Brexit ve Amerika’daki seçimler) üzerine yazacağını biliyorduk ve sanki bu konular hakkında zaten daha önce çok fazla konuştuk gibi hissettik. Bu sebeple bu kez daha küçük bir pencereden, bu büyük olayların kişisel boyutlarda kendi küçük hayatlarımızdaki etkisi hakkında konuşmak istedik.

A Fever Dream ve A Deeper Sea’nin yayınlanması arasında çok büyük bir ara yok. Her ne kadar isimler benzese de, iki kaydı da dinlerken sanki bambaşka yerlerden çıkmışlar gibi hissediyorum. Sizce bunun sebebi nedir? Siz bu iki kaydın arasındaki bağlantının nasıl algılanmasını planlamıştınız?

Evet, isimlerini kasıtlı olarak benzer seçtik. A Deeper Sea’nin, A Fever Dream’e başka bir açıdan bakıyormuş gibi hissettirmesini istedik. EP, içerdiği remix ve cover dolayısıyla albümün genel söylemine tam uymuyor. Bu şarkıların kendine özel bir yeri olmalıydı. Bir A Fever Dream fanı için, A Deeper Sea ekstra bir hazine bulmak gibi bir şey.

Albümün ve EP’nin kapak görsellerini çok beğendim. Bu görsellerin kayıtlarla olan ilişkisini nasıl açıklarsınız, vermek istediğiniz mesaj neydi?

Teşekkürler, bu görsel bölünmüş toplum fikri üzerineydi. Fiziksel olarak üst üste yığılmış ve birbirinden kopup ayrılıyor ama sonsuza kadar birbirlerine bağlılar. Bu bize hem korkunç hem güzel geliyor.

Birçok kez sorulduğu için eminim bu açıklamanız için pişmansınızdır ama duydum ki “Ivory Tower” son albümden en sevdiğiniz şarkıymış. Niçin, özel bir sebebi var mı?

Hangimiz söylemiştik bunu emin değilim, ama gerçekten de hepimiz seviyoruz sanırım Ivory Tower’ı. Canlı çalmak çok eğlenceli, ve şarkıdaki birkaç söz albümdeki en iyi sözler bence.

Özellikle şarkılarınız aracılığıyla politik duruşunuzla da biliniyorsunuz. İnsanları bilinçlendirmek için yapmanız gereken bir şey olduğunu düşündüğünüz için mi böyle bir tutum edindiniz yoksa sadece fikirlerinizi paylaşma dürtüsünden ötürü müydü?

Kesinlikle bir fikir paylaşma dürtüsünden daha fazlası ama müzik ve Brexit bambaşka şeyler. Biz kişisel olarak “politik” şarkılar dinlemeyi çok sevmiyoruz. Bu yüzden genelde şarkılarımızı insanların kendi anlamlarını çıkarabilecekleri kadar geniş yazmaya çalışıyoruz. Politik kısmı sadece arayanlar tarafından bulunuyor bence.

Son zamanlarda neler dinliyorsunuz?

Rae Morris’in Someone Out There isimli albümünü çok dinliyorum bu sıralar. Müzikten aldığım zevki tekrar canlandırdı diyebilirim, çok pozitif bir albüm, kendi müziğimiz için söylemesi zor bir şey.

Daha önce İstanbul’a gelmiştiniz, nasıl bir deneyimdi sizin için? Şehirde geçirmek için yeterli vaktiniz olmuş muydu? Bu seferki ziyaretiniz için planlarınız neler?

Evet daha önce gelmiştik ama hava o kadar sıcaktı ki sürekli gölgede saklanmak zorunda kaldık! Bu kez Türk arkadaşlarımız The Away Days ile zaman geçirebilmeyi umuyoruz.

Konserde bizi ne bekliyor olacak? Kendimizi nasıl hazırlayalım?

Harika davullar duyacaksınız. Sesinizi de yanınızda getirmeyi unutmayın!