RÖPORTAJ: SAPAN
.
Buse: Sapan’ı tanımakla başlayalım.
.
Baykal: 2010’un Mart ayından beri üçümüz beraber çalıyoruz. O zamandan beri de beste çalışmalarında bulunduk, birçok üniversite festivalinde, Peyote, Dogzstar, Bronx Pi Sahne, One Love Festival 10/11’de ve en son olarak da Adidas All Originals partisinde sahne aldık. 2012 Mart ayında Miller Music Factory yarışmasının birincisi olduk. Geçen yılın Kasım ayında Gökyüzünde Yeryüzü ismiyle EP çıkardık. Yarışmadan kazandığımız üç şarkı kaydını tamamladık, bu kayıtları da ikinci bir EP çerçevesinde yayınlayacağız. Muhtemelen Aralık 2012’yi bulur yayınlanması, şu an miks aşamasındalar. Geçen EP lansmanından farklı olarak, yeni EP’yi bir konser mekânından ziyade, daha küçük, samimi bir yerde lanse etmeyi düşünüyoruz. Bu konuda şu an için kesinleşen bir şey yok.
.
.
.
Hikmet: Şüphesiz olumlu.
.
Baykal: Olumlu, çünkü bence bir şehirde bir gecede 20, 30 konser olabilmeli.
.
Hikmet: Beğeniye göre seçeneğin artıyor. A’ya gitmem B’ye giderim abi diyorsun. Ondan vakit artarsa C’ye de giderim diyorsun.
.
Baykal: Aslında önemli olan etkinlik sayısından önce belki de katılım oranı. Büyük isimler haricinde konserlere yeterli katılımın olmadığını düşünüyorum. Etkinlik sayısı ile etkinliğe katılım arasında dengesizlik var biraz. Ben çok isterim 30 konser olsun bir akşam ama kendimizden ya da arkadaşlarımızın konserlerinden biliyorum çok az katılım oluyor.
.
Hikmet: Ya orada başka şeyler de devreye giriyor. Destek köstek kısımları giriyor. Samimiyet giriyor.
.
Baykal: Öyle ama genele vuracak olursan bir dinleyici eksikliği var. Bence “merak” ülke çapında sıfat olarak bir problem. Sadece müzik ile alakalı değil. Ama tabii bu müziğe de yansıyor. İnsanlar genel olaral “merak” etmiyor.
.
Hikmet: Tabi müziğe yansıması çok doğal.
.
Baykal: Tabi canım. İhtiyaç değil müzik çünkü. Sanat genel olarak Türkiye’de bir ihtiyaç değil. Kitap okumak bir ihtiyaç değil. Bilgilenmek bir ihtiyaç değil. Bütün bunlar bence normalde yemek yemek gibi hayati bir ihtiyaç olmalı. Avrupa’da, en azından Fransa örneğini verebilirim entelektüel ve sanatsal konulara merak kesinlikle genel olarak bizdekine oranla daha yoğun. Avrupa hastalığına kapıldığım için söylemiyorum bunları. Yanlış anlaşılmasın. Bu eğitim ile alakalı bir şey. Küçüklüğünden beri seni bir şeyleri araştırmaya sevk eden bir eğitim görüyorsun ve bu kişinin müzikle olan ilişkisine de yansıyor. Her şeye yansıyor, hayatına yansıyor. Burada ise sadece sunulanı almak durumu hakim. Analitiktense, sentetik bir algı süreci mevcut. Üşengeçlik var. Halbuki insanlar merak etse ki bunu sadece bizim janramız için söylemiyorum, caz olsun, klasik müzik olsun, yerel müzikler olsun (ki bu janrada benim de eksiğim var açıkcası)…
.
Cihan: Bir de şöyle bir şey var. Bir ay içinde çok göz önünde olan 20, 30 tane etkinlik varsa daha underground olan yüzlerce olmalı. Piramit şeklinde gitmesi gereken bir olay bu.
.
Baykal: Ama burada devreye mekan sıkıntısı sorunu giriyor.
.
Cihan: Evet mekan sıkıntısı var ve alttan bir besleme yok sürekli üstten geliyormuş gibi bir durum var. Madem böyle bir kültür oluşuyor. O zaman daha fazla mekan daha fazla amatör işler daha fazla bizim gibi grupların ve daha yeni başlayanların kendilerine yer bulacağı konserler olarak sonuçlanması gerekir.
.
Buse: Bir Peyote daha yok mesela.
.
Cihan: Tabi bir sürü yer olması gerekiyor. Müzik deyince insanların aklına genelde eğlence geliyor. İş sadece eğlenmek değil, gidip sadece hoplamak değil ondan keyif almak gerekiyor. Beslenmek gerekiyor.
.
Buse:Alternatif sahne bir yana Sapan müziğini icra ederken kimden/kimlerden etkileniyor?
.
.
.