SAYGI DURUŞU: RIOT GRRRL

80’lerin ortasında birçok ilham verici kadını müzik dünyasının zirvesinde gördük: Patti Smith, The Runaways, Kim Gordon, The Raincoats… Şarkılarında kadınların toplumdaki yerini sosyo-politik bir şekilde şarkılarında sorgulamaları ile dikkatleri üzerlerine çektiler. Beklenen kırılma noktası ise 90’larda geldi. Kurt Cobain’in tüm dünyaya göz kırptığı dönemler. Dönemin“kendin yap” kültürü ve punk müzik sahnesi doludizgin devam ederken kadınlar, bu sahnede yeterince görünürlüğe sahip olamadıkları konusunda ısrarcı oldular. İşte, tam da bu noktada Riot grrrl akımı ateşlendi.

Nasıl ortaya çıktı?: Manifestoların yayınlandığı fanzinler ile başlayan akımın üçüncü feminizm dalgasından ilham aldığı kabul ediliyor. Günümüzde ise hâla bu varsayım bazı kesimler tarafından seksenler sonrası postmodernizm etkileşimli feminizm olarak düzeltiliyor. Tanım ne olursa olsun Riot grrrl; ırk, sınıf, köken ve cinsel yönelim fark etmeksizin bu mücadeleyi tek bir çatı altında toplaması ile öne çıkıyor. İsmi ise dönemin öncü gruplarından Bikini Kill’in kurucusu Kathleen Hanna’nın çıkardığı bir fanzinden geliyor. Akabinde oluşan domino etkisi ile birçok grup kuruluyor, hatta International Pop Underground Convention adında kadınlardan oluşan yeni bir festival ortaya çıkıyor.

Peki, Riot grrrl özünde nedir?: Günümüzde bile kadınların her gün verdiği mücadele diyebiliriz. Akım kapsamında kurdukları gruplar ile kadınlar; ataerkillik, kadınlara yönelik çifte standartlar, tecavüz, taciz, şiddet ve kadınların güçlendirilmesi konularında görüşlerini ifade ediyorlar. Üstelik günümüzdeki müzik sektörüne baktığınızda da bu akımın etkilerini doğrudan görebilirsiniz. Politik ekosistemin önemli müzik yapıtaşlarından Pussy Riot’tan, pop müziğin prensesi Dua Lipa’ya kadar geniş bir coğrafyadan kadınlar artık bu mücadeleyi şarkılarına taşımakta hazır.

Neden başarılı olamadı?: Bell Hooks “Feminizm Herkes İçindir” kitabında feminizmin taktığınız şapkalardan soyut olarak tek bir çatı altında yer alan bir mücadele olduğunu savunur. Akımın en büyük düşmanının ise “erkekler” değil, beyaz kadınların diğer kadınları soyutlayan mücadeleleri olduğunu ekler. (Örneğin; eşit maaş hakkını savunmak için medyada geniş bir yer edinen varlıklı ve eğitimli kadınların dezavantajlı bölgelerdeki kadınların mücadelelerini daha geride bırakması) Riot grrrl’ün sonu da yine bu şekilde geldi. Herkes medyanın şeker kızları Spice Girls’ün “kadın gücü” üzerine şarkılarını dinlerken makyaj yapmanın neden tamamen bir seçim olması gerektiğini unuttu. İşte, bu şekilde bir dönemin sonuna daha gelindi. Bugün hâla Kathleen Hanna’nın güncel işlerinden Sleater Kinney’nin muhteşem ötesi albümler çıkarmasına tanıklık etmemiz, kadınların çifte standartlara “kırmızı bayrak”larını korkusuzca kaldırması ise Riot grrrl akımının bizlere en büyük mirası.