SAYGI DURUŞU: SIXTO DIAZ RODRIGUEZ

Sixto Diaz Rodriguez. 1942 yılında bir ailenin 6. erkek çocuğu olarak dünyaya gelen Rodriguez, Meksika asıllı bir Amerikan rock müzisyeni ve söz yazarı. ABD’de çeşitli plak şirketleriyle çalıştıktan sonra 1971’de ilk albümü Cold Fact ve 1971’de ikinci albümü Coming From Reality’yi çıkarıyor. Albümleri çok az ilgi gören Rodriguez, profesyonel anlamda müzikle uğraşmayı bırakıp hayat geçimini sağlayabilmek için inşaatlarda ve çeşitli üretim işlerinde çalışmaya başlıyor.

Bu sırada beyaz ırkın politik ve sosyal üstünlüğüne dayanan baskıcı Apartheid rejimi altında yönetilen Güney Afrika’da ilginç bir şeyler oluyor. Rivayete göre Rodriguez’in bir plağı, sevgilisini ziyarete gelen bir kız tarafından Güney Afrika’ya getiriliyor ve akıl almaz olaylar dizisi burada başlıyor. Rodriguez, ilk duyulduğu andan itibaren çok seviliyor, plak hemen çoğaltılıyor ve sosyal çevreler içinde hemen popülerlik kazanıyor. Hakkında adından başka hiçbir şey bilinmeyen Rodriguez, şarkılarıyla Apartheid karşıtı sosyal hareketlenmenin temsilcisi haline gelirken, bir yandan da halk içinde hakkında çeşitli efsaneler yayılmaya başlıyor. İkinci albümünün çıkışının ardından bir performansı sırasında sahnede intihar ettiği gibi çeşitli hikayeler, Rodriguez ve gerçeklerinin üzerindeki esrarlı sır perdelerini iyice kalınlaştırıyor. Söylentilere göre Güney Afrika’da Elvis Presley’den daha çok plak satan Rodriguez, bu uzak ülkede bir efsane olduğundan habersizce düşük gelir elde ettiği işlerle mütevazı hayat tarzında yaşamaya devam ediyor.

Malik Bendjelloul tarafından yazılıp yönetilen ‘Searching For Sugarman’ Türkçe adıyla Bir Şarkının Peşinde belgesel filminde Güney Afrikalı iki hayranı Rodriguez’in ölümü üzerine çeşitli halk efsanelerini aydınlatmak üzere gizemlerin peşine düşüyorlar. Belgesel 2012 yılı Sundance Film Festivali’nin açılış filmi olma özelliğini taşırken 85. Oscar Ödüllerinde de En İyi Belgesel Ödülü’ne layık görülüyor. Belgesel, Rodriguez hakkında efsaneleşen hikayelerin gizemlerine odaklanarak kurgulanmış ve bu sayede izleyiciyi sürekli bir merak içerisinde tutarak başarılı bir şekilde ekrana bağlıyor. Hayranları Stephen “Sugar” Segerman and Craig Bartholomew Strydom adeta birer dedektif edasıyla akılalmaz olaylar silsilesinin ardından önce kızına sonra da hala Detroit’te yaşamakta olan Rodriguez’e ulaşıyorlar ve yıllar önce müziği bırakan Rodriguez, bambaşka bir ülkedeki ününün boyutuyla ilk defa yüzleşiyor.

Rodriguez’in kıtalar arası ilginç hikayesi, müzik sosyolojisi için harika bir çalışma odağı. Akla en başta neden Amerika’da başarıyı elde edemediği ve politik rejimi nedeniyle dışa kapalı, sansürlenmiş ve toplumsal baskı altındaki Güney Afrika’da böylesine bir popülerliği nasıl kazandığı da dahil olmak üzere çeşitli sorular getiriyor. Müzik eleştirmenleri tarafından en az Bob Dylan kadar yetenekli bulunan bu gizemli adam nasıl olur da bir kültürde hiç ilgi çekmezken diğerinde müzikal bir efsaneye dönüşmüş olabilir? Başarılı olmanın kıstası nedir? Neden Amerika’da hiç dikkat çekmeyen bir müzisyen kapalı bir toplumda, Apartheid rejimiyle baskılanıp kısıtlanmış bir çevrede Elvis’ten bile daha popüler olmayı başarabilmiştir? Bu vaka çalışması yetenek ve başarı arasındaki ilişkiyi düşünmeme yol açıyor. Yetenek başarı getirmek zorunda değilken başarı da yetenekli olmanın bir ölçeği değildir sonuçlarına ulaşıyorum.

Bir müzisyenin başarılı olması için ekonomik terimlerle marketin, sosyolojik anlamda da hedef kitlesinin buna duygusal, kültürel ve sosyo-politik olarak hazır olmasının gerekliliğini düşündürtüyor. Bir yandan da Rodriguez üzerinden popülerite ve küreselleşme ilişkisini sorguluyorum. Beğeni ve zevklerimizin aslında global bilgi alışverişi tarafından ne kadar etkilendiğini…

Ben Rodriguez’in müziğiyle ilk defa geçtiğimiz yaz haftalık keşfime Sugar Manşarkısının gelmesiyle tanıştım ve daha ilk notalarıyla hemen ilgimi üstüne toplamayı başardı. Şarkılarının kompozisyonu, sözlerinin şiirsel derinliği ve dokunaklı pürüzsüz sesi ile beni hızlıca kendine bağladı, ardından aynı hafta içinde sözünü ettiğim belgesel ile kendisine olan hayranlığım bir adım ileri taşınmış oldu.Tanışmak isteyenlere Cold Fact albümünü ve daha fazla bilmek isteyenlere Searching for Sugarman belgeselini önerirken Rodriguez’den Forget It şarkısının sözlerle yazımı bitirmek istiyorum.

Thanks for your time
Then you can thank me for mine