TANIŞIN: ELLE MÚSA

Plajda geçirilen uzun saatler, üstünde uykuya dalınan sıcak kumlar, denizden gelen hafif rüzgar, üzerine öylesine geçirilen ince bir yazlık elbise ve altından kendini hissettiren hafif yanmış omuz başları, yaz meyveleri, uzun yemek sofraları… Call Me By Your Name’den bir sahneymiş gibi görünen bu anlar ve bu hislere aşinaysanız Elle Músa’nın müziğine de yabancı olduğunuz söylenemez. Üstelik bu tanımları, benzetmeleri sadece biz yapmıyoruz. Kendisi de bizzat benzer betimlemeleri kullanıyor.

Eğitimli bir müzisyen olan Avusturalyalı sanatçı, ilk solo albümü Apples for You’ yu yayımladığı 2018 yılından önce de memleketinde belirli bir tanınırlığa sahipti. Önemli müzik sahnelerinde çalmakla birlikte Founders isimli bir indie-pop grubunda da yer alıyordu. Ancak 2018’den beri yoluna tek başına devam ediyor. İlhamını Frank Sinatra, Leonard Cohen, Blonde Redhead, Devendra Banhart ve Henry Mancini gibi çeşitli sanatçılardan alan Músa’nın müziğinde hepsinin birer izini bulmak mümkün. Ama yine de müziği tüm bunların bir karışımı ya da rastgele bir kolaj olmaktan çok uzak. Tamamen kendine özgü, tamamen otantik…

Şarkıların ortaya çıkışında mekanların da büyük bir rol oynadığını sıklıkla ifade ediyor. Albümünü birkaç sene içinde parça parça hazırladığını ve şarkıları Sunshine Cost, Sydney, Portekiz, Bali gibi bambaşka yerlerde yazdığını da ekliyor. Kendisini bir gezgin olarak da tanımlayan Músa’nın tek altın bileziği müzik de değil üstelik. Honeyed Stories isimli bir şiir kitabı bulunan sanatçı aynı zamanda bir ressam. Resimlerini incelediğiniz takdirde müziğiyle belki de aynı kaynaktan beslendiğini, aynı hislere yoğunlaştığını söylemek mümkün. Benzer bir sonsuz yaz hissi resimlerinde de mevcut.

Hayatın küçük zevklerini yakalamanın öneminden bahseden sanatçı, şarkı yazma sürecine de bu zevkleri dahil ediyor. Her şarkısının, dinleyenin zihni için bir tatil olması, güneşin altında ve deniz kenarında hissettirmesi gerektiğini söylüyor ve hemen her şarkısında da bunu yapıyor. Şarkılarından Coco Honey and I ve yazma süreci de aslında Elle Músa ve şarkıları hakkında küçük ipuçları barındırıyor. Yağmurlu bir Lizbon gününde evde kalıp bir anime daha izlemek veya dışarı çıkıp yağmurda yürümek arasında kararsızlık içinde kaldığında şarkıyı yazma fikri ortaya çıkıyor. Yağmurdan ve soğuk havadan hoşlanmayan kendisi ve partneri için sıcak yaz günlerini hatırlatacak bir şarkı yazmak istiyor ve ortaya bu şarkı çıkıyor. Uzun ve güzel bir yaz gününe özlem duyanlar için Elle Músa ve D vitamini takviyeli şarkıları, bu özlemi bir nebze de olsa gidermeyi vaat ediyor.