FREE FRIDAY (EGE)

Merhaba. İlk Free Friday‘im için çok heyecanlıyım. Hem başımdan hem de kafamdan geçenleri aktardığım yazım bolca lubunluk ve geeklik de içermekte. Simay, Tuğçe, aşko babay.

Norm Ender‘in şarkısını her ne kadar çok beğenmiş olsam da bu tartışmanın özüne dair kafamda bazı soru işaretleri var. “Birinin Amerikan özentisi rap’e dur demesi gerekiyordu” açıklaması nereden tutsan elinde kalıyor bence. Hiç mi hiç sevmediğim Ben Fero’yu tek yönlü flow’undan ve yavan sözlerinden değil de “Amerikan özentiliğinden” eleştirmek çok antika geliyor bana. Lil Nas X’in 17 haftadır Billboard’un tepesinde olduğu, soundcloud rap’in, sayısız alt türün, Playboi Carti’lerin alıp yürüdüğü günümüzde bu gelenekçi kafaları anlayamıyorum bir türlü. Trap’in ülkemize sıçraması pek tabii kaçınılmazdı bence. Keşke öncüsü Ben Fero gibi vasat bir isim olmasaydı, Norm Ender de onun üzerinden koskoca bir alt türü hiçe saymasaydı. 2019’da “kim has be has rap yapıyor?” tartışmalarına kaldıysak işimiz iş. Neyse, Mekanın Sahibi en azından Ben Fero’nun yapıp yapabileceği her şarkıdan daha iyi. Glup glup’a ise pek girmek istemiyorum. Killa Hakan ve Ceza neden Ben Fero’yu ciddiye alıyor ki?

One Love hep mi böyleydi, ben gençliğin verdiği gazla mı festivaldeki sıkıntıları umursamıyordum, bilmiyorum ama bu yılki One Love faciadan halliceydi. Sanırım koca gün toplamda yarım saat falan eğlenebildim. Giriş sırası, yemek sırası, bira sırası, tuvalet sırası, çıkış izdihamı, hiçbir şeyden haberi olmayan yetkililer, son dakika iptalleri, fazlaca satılan biletler yüzünden hiç yaşamadığım kadar korkunç bir festival deneyimi yaşadım. Tek iyi yanı Years & Years, Red Bull sahnesi ve biranın 15 lira olmasıydı sanırım. Alabilirseniz tabii.

Birleşik Krallık’ın en prestijli müzik ödülü Mercury Prize‘ın adayları açıklandı. Ne liste yarabbim! Anna Calvi, Cate Le Bon, Foals, IDLES, The 1975, Slowthai derken son yılların en çekişmeli geçecek Mercury Prize’ın tanık olabiliriz. Gönlümde yatan aslansa:

Farkındaysanız 2010’ların sonuna hızlıca yaklaşıyoruz. Bu da bu yıl sonunda “son 10 yılın en iyi albümleri ve şarkıları” listelerinde kendimizi kaybedeceğiz demek. Şu sıralar ben de biraz geçmişe daldım ve ihmal ettiğim isimleri tekrar hatırlamaya başladım.

LGBTQ+ meseleleriyle ucundan kıyısından ilgiliyseniz ve kendisiyle hala tanışmadıysanız size kainatın en önemli Youtuber’ını takdim etmek istiyorum.

LGBTQ+ demişken, tarzını “genderless clown” olarak tanımlayan bubblegum bass öncüsü (akıllara hemen Charli XCX ve SOPHIE gelebilir) Dorian Electra‘nın muazzam ilk albümü çıktı sonunda. Birtakım cinsiyet ve stereotip bükmeler, beyin parçalayan davullar üstüne binen heavy metal gitarlar, kulağa cinsiyetsiz gelsin diye bütün stüdyo imkanlarıyla evrilip çevrilen vokaller, müthiş zekice yazılmış sözler ve akla çakılan nakaratlarıyla karşımızda 2019’un en heyecan verici albümlerinden biri duruyor. Kliplerindeki Orta Çağ/hentai/drag estetiği hakkında sayfalarca yazmak istiyorum. Yeni crushım kendisi.

Drag demişken, bu akşam Türkiye’nin en önemli etkinliği olan Dudakların Cengi var. Sahnede özgürleşen insanlara tanık olup siz de kendi zincirlerinizden birkaçını kırabilirsiniz.

Yazımı Türkiye’de benim haricimde Veep izleyen 5 kişiye selam göndererek sonlandırmak istiyorum.