HEADLINER: 1991 İLE YEPYENİ BİR BAŞLANGIÇ

Her ne kadar her yılın müzik tarihinde önemli bir yeri olsa da bazı yıllar diğerlerinden daha fazla öne çıkıyor. Bu yıllarda genellikle öne çıkan sektörel bir gelişme, ortalığı kasıp kavuran bir albüm ya da en basitinden üst üste gelen efsane albümler oluyor. Geçtiğimiz günlerde dinlediğim bir podcast’te ise 1991 yılı, müzik tarihinin en ikonik yıllarından biri olarak değerlendiriliyordu. Aklınıza doğrudan o yıl çıkan efsane albümler geliyorsa haksız değilsiniz.

1991 yılını bu kadar özel kılan yanı, o sene yayımlanan harika albümlerin yanı sıra bu albümlerin sonunda değerinin bilinmesi. Bundan tam 30 sene önce müzik satışları tamamen sözel olarak gerçekleştirilen bir süreçmiş. Şöyle düşünün; öncesinde müzik otoriteleri her cuma günü Amerika’daki tüm plak mağazalarını arayarak o hafta satılan albümler ile ilgili bilgi alıyordu. Tabii ki bu yöntem ile yanlış bilgilendirme, sonuçları manipüle etme ya da rüşvet gibi durumlar oldukça fazlaydı. 1991 yılının mart ayı başında ise Nielsen SoundScan ile bugün bildiğimiz barkod sistemine geçiliyor. Böylece artık okutulan her bir barkod ile mağazaların envanterlerinden azalan CD sayısı ile müzik satışları tam olarak netleşmeye başlıyor. İşler de tam olarak bu noktada kızışmaya başlıyor.

Albüm satışlarının hileden uzaklaşması ile bunca zaman iki türdeki albümlerin satışlarının olduğundan daha az gösterildiği ve dinleyici talebinin sektörde karşılık bulamadığı keşfedilmiş: alternatif rock ve country. Mayıs ayında Bilboard 200 listesi, Nielsen SoundScan tarafından temin edilen verileri listelere yansıtmaya başlıyor ve SÜRPRİZ! Ertesi birkaç gün içerisinde The Smashing Pumpkins’in çıkış albümü Gishyayımlanıyor. Albüm satışlarının çok iyi olması ve daha da önemlisi alternatif rock’a o dönemde olan yoğun ilginin artık ölçümlenebilmesi ile grup, bugünkü ikonik yerini alıyor. Akabinde Metallica’nın aynı ismi taşıyan “siyah” albümü, Pearl Jam’in çıkış albümü Ten, Nirvana’nın Nevermind’ının yayımlanışı birer domino taşı gibi dünyada ses getirmeye başlıyor. Herkes bu albümleri alıyor. Diğer herkesin de bu albümleri aldığını bilen ve yalnız olmadığını bilen rock dinleyicisi için yeni bir dönem başlıyor. Senenin başında yayımlanan ve R.E.M’i indie’den tanınan bir isme getiren Out of Timealbümünün başarısı taçlanıyor, Red Hot Chili Peppers ortalığı kasıp kavuruyor. Sonrasını biliyorsunuz.

Art arda gelen bu efsane albümlerin günümüzde müzik sektörünü nasıl etkilediğini tartışmaya bile gerek yok. Popüler olanın kendi popülaritesini desteklediğini ve artan bir ivmeyle büyüdüğünü biliyoruz. Her ne kadar 1991 yılında yayımlanan albümlerin başarıları, tamamen albümlerin başlı başına birer efsane olmalarından kaynaklansa da popüler olanın geleceğe yarattığı etki ile bugün birçok müzik grubunu ya da müzik tarzını belki de bu “yeni” teknolojiye bağlamalıyız. Düşünsenize, albüm kayıt sistemi 1991 yılını pas geçseydi ve bütün bu albümlerin etkisi sınırlı bir dinleyicide sıkışıp kalsaydı bugün rock müzik nerede olurdu? Muhtemelen size Saygı Duruşu köşemizde In Utero ile meşhur olan Nirvana’nın en “underrated” kalan albümü olarak Nevermind’dan bahsediyor olurdum.