Geçtiğimiz sene yayımladığı Manic albümüne kadar Halsey’nin dikkatimi çektiği söylenemez. Ancak Manic ile kendisi ile asla tanımlayamadığım bir sevgi ve nefret ilişkisi kurdum. Asla olmayı düşünmediğim ancak birçok açıdan da aynada yansımam olan bir kadındı. Kısacası Halsey’i çok az kişinin bulunduğu nötr bir yere koydum ve onu orada çimlenmeye bıraktım.

Bu sene gelen albümü If I Can’t Have Love, I Want Power ise daha önce yaptığı tüm işlerden ve hatta daha önce tanıdığınız Halsey’den daha farklı bir yerde. Halsey, artık yeni bir ilişkide ve uzun seneler süren bir çabadan sonra ilk çocuğunu kucağına aldı. Nine Inch Nails ikilisi Atticus Ross ve Trent Reznor’ın tüm şarkılarda yazar ve prodüktör olduğu albümde Halsey, istediği her şeye kavuştuğu noktadan bize sesleniyor. Ortaya çıkan sonuç ise tam bir yazarlık ve prodüktörlük dehası.

Sonuç çizgisine ulaşmadan önce yaşadığımız zorluklardan sürekli dem vururuz. Ancak sonuç çizgisine geldiğimizde de muhtemelen mutlu olamayacağız. “Kısacası hep yaşamayı bekleriz, ancak hiçbir zaman yaşayamayız”. Halsey’nin yeni albümü ise bu genel endişemizin teatral bir anlatımı. Hamileliğin ve mutlu bir ilişkinin beraberinde getirdiği karanlık düşünceler, kuşku ve sorgulama metaforlarda yeniden canlanıyor. :“Ben bir kadın değilim, ben bir Tanrı’yım / Ben bir kurban değilim, ben bir sorunum.”

Atticus Ross ve Trent Reznor kaptanlığındaki albümde Nine Inch Nails’in endüstriyel tınıları, elektronik, pop ve punk bir araya geliyor. Albüm, The Tradition ile Reznor’ın piyano eşliğinde başlıyor ve tam kaldığı yerde Bells in Santa Fe ile Nine Inch Nails etkisini hissetmeye başlıyorsunuz. Üçüncü şarkıya geldiğinizde ise punk esintili Easier Than Lying’e ulaştınız bile. Tiyatronun farklı hikayeleri anlatan ancak birbirini tamamlayan parçaları gibi albüm bir araya geliyor.

Albümün geneline baktığınızda radyo hiti olabilecek bir şarkı bulmanız zor. (Belki biraz “I’m not a woman, I’m a God” ile olabilir) Albümün varoluş amacı, kitlelere ulaşıp mevcudiyetini artırmaktan ziyade sadece olduğu gibi var olmak. Hissetmek, hissettirmek ve ilham vermek. Tüm şiirsel yazarlığı ve tam kararında prodüksiyonu ile geleceğe doğru bir köprü kurmak. Kısacası senenin en iyi işlerinden biri olmanın yanı sıra gelecekte yayımlanacak birçok pop albümüne ilham verecek bir eser. Atticus Ross ve Trent Reznor ikilisine prodüksiyonu vermek herkesin gözünün önünde olan ama kimsenin hesaba katmadığı bir fırsatı değerlendirmek gibi. Üstelik Halsey bunu tam zamanında yapıyor. Minik mucizesinin gelmesi ile müzikal gücünün tepe noktasında….

Albümden favorilerim: Whispers, Bells in Sante Fe, Lilith, Girl is a Gun