İNCELEME: BEACH HOUSE – ONCE TWICE MELODY

Müzisyenlerin son zamanlarda tercih ettiği albümleri parçalar hâlinde yayımlama stratejisinin iki faydası var: Spotify’da her yayım döneminde, öncesinde çıkan şarkılara dinleyicilerin geri dönmesini sağlamak ve uzun albümlerin uçtan uca dinlenme oranını artırmak. 1 saatlik grae albümünü iki parça hâlinde yayımlayan Moses Sumney’nin bu konu özelinde şöyle bir açıklaması var hatta: “Sebep, üzerinde düşünmek ve gerçekten anlamak için birden fazla kere dinlemeniz gereken albümler”İşte, Beach House’un sekizinci stüdyo albümü Once Twice Melody de dinleyiciden tam olarak bunu talep ediyor.

Yaklaşık 20 senelik kariyerlerinde Beach House, bizi hiç hayal kırıklığına uğratmadı. (en azından son 10 senedir beni) Grubun imza hâline gelmiş dreamy-pop tınıları her albümde yeniden kendini gösterdi. Normalde müzisyenlerin farklı dönemlerde deneysel çabalarda bulunmasını ve müziklerini belirli ölçülerde değiştirmelerini beklerim. Sonuçta her 7 senede bir yeni bir insan oluyoruz. Kendileri ile aynı ismi taşıyan ilk albümlerinden bu yana 16 sene geçtiğini düşünürsek 3. versiyon Victoria Legrand ve Alex Scally ile karşı karşıyayız. Beach House ise bunca süre içerisinde çizgisinden hiç çıkmadı. Ancak hiç geriye de bakmadı.

Grubun yaklaşık 1,5 saat süren yeni albümü, tam olarak 4 parçadan oluşuyor. Kendi içlerinde herhangi bir temaları yok üstelik. Albümün uzunluğu ile orantılı şekilde Once Twice Melody grubun şu ana kadar ortaya koyduğu en deneysel iş. Ancak yine de Beach House sınırları içerisinde… Yani bir folk albümü ile karşı karşıya değilsiniz. Ancak albümün ikinci yarısında derinleşen şarkı sözleri, akustik gitar eklentileri, yeni teknik eklemeler Beach House’u bir kez daha oyun içerisinde tutuyor. Bir önceki albüm 7’nin gotik teması, Depression Cherry’nin adı üzerindeki depresif havası gibi bu albüm de bir temaya sahip. Once Twice Melody, bir müzik tarzı olsaydı shoegaze olurdu. Ancak bu bir shoegaze albümü değil.

Grubun prodüksiyonunu kendilerinin yürüttüğü albüm, synth’lerinin kemanı anımsattığı bir pop şarkısı ile başlıyor. Rüyalarınızda gördüğünüz parça görüntüleri anımsatan şarkı sözleri ile Once Twice Melody albüme çok güçlü bir başlangıç yapıyor. Ardından gelen Superstar, grup üyeleri ellerine bir elektrik gitar ve davul bageti alsa çok rahatlıkla bir indie pop şarkısı olabilirdi. Bu kadar güçlü bir başlangıç yapması albüm ile ilgili beklentileri yükseltse de 1.5 saat boyunca yavaşça ayaklarınız yere değiyor. Beach House, albüm başlangıcında gözünüze ışık doğrultuyor. Sonrasında ise yavaşça ilüzyon kayboluyor ve yeniden görüşünüzü kazanıyorsunuz.

4. bölüme geldiğinizde Finale şarkısı ile grubun deneysel yapısını tam anlamıyla kucaklamış oluyorsunuz. Finale ya da hemen ardından gelen akustik gitar ağırlıklı The Bells, Lana Del Rey tarafından çok rahat cover’lanabilir. Gruptan beklemiş olduğumuz yenilikçi eserler böylece baş göstermiş oluyor. Ancak grubun diskografisinde sağlam bir yere sahip olması kesin şarkılar ile bu kayıtların yan yana olmaları, deneyselliğin önem seviyesini minimize ediyor. Dinleme deneyimi sona erdiğinde ise albümün gereksiz uzun olduğu yönünde bir hisse kapılıyorsunuz. Grup da bunu fark etmiş olacak ki güçlü şarkıları albümün başlangıcına konumlamış. Kalan şarkılar ise grubun daimi hayranları için…

Beach House’un sekizinci stüdyo albümü Once Twice Melody, uzunluğu nedeniyle Teen Dream, Bloom, Depression Cherry ya da 7 gibi tekrar tekrar döneceğiniz bir albüm değil. Grubun diskografisinde derin dinleme gerçekleştiren ve müziği albümler hâlinde tüketenlerin dinlemekten nispeten daha fazla keyif alabileceğini söyleyebilirim. Ancak tüm deneyselliğine ve uzunluğuna rağmen Beach House’un bunca zaman sonra bile çizgisini bozmadan bu kadar kaliteli bir albüm ortaya koymasına izninizle huzurlarınızda şapka çıkarıyorum.