İYİ GELEN ŞARKILAR

Eve tıkılıp kaldığımız şu dönemlerde en büyük kurtarıcımız yine müzik oluyor. Daha önce Avaz ekibi olarak evde keyifli vakit geçirmek isteyenlere müziğin dokunduğu öneriler sunmuştuk. Yeni dosyamızda ise yerel sahneden sevdiğimiz müzisyenler ile bir iş birliği yaptık ve onlardan bu dönemde kendilerine iyi gelen şarkıları paylaşmalarını istedik. Affet Robot‘tan Eren Gürsan, Ah! Kosmos, Barış Demirel, Cava Grande, Çiçek Çocuk, In Hoodies, Özgün Semerci, Vera‘dan Arel Koray Nalbant ve Yasemin Mori bizleri bu dönemde dinledikleri çalma listelerine, şarkılara ve albümlere konuk ediyor. Yazıdaki tüm isimlerin paylaştığı şarkıları ise sizler için Spotify listesinde buluşturduk.

AFFET ROBOT (EREN GÜNSAN)

Esasen karantina meselesi günlük pratiklerimi çok fazla değiştirmedi diyebilirim, zamanımın çoğunu evde ve evdeki stüdyomda geçirmeye devam ediyorum. Belki daha çok insanların ne yaptığına, neyle ilgilendiğine kulak kesilmeye başladım sanırım bu süreçte. Black Marble’ın Entire Curb Your Enthusiasm Box Set On DVD adıyla hazırlamış olduğu playlist’i dinlerken önceden de aşina olduğum The Magnetic Fields’ın gözden kaçırdığım bir parçasına denk geldim: Strange Powers. Strange Powers: Stephin Merritt and The Magnetic Fields adlı belgeseline de isim babalığı/anneliği yapmış bir şarkı. Stephin Merritt ile NOWNESS’ın My Place adlı programını izlerken tanışmıştım. Evinin içinde nasıl bir yaşam sürdüğü, evdeki stüdyosuyla ilişkisi kendisinin izini biraz daha sürme motivasyonu yaratmıştı bende. Yıllar sonra yeniden bi duyguyu çağırdı sanırım Strange Powers. Yer yer parçalı bulutlu ama çoğunlukla aydınlık.

AH! KOSMOS

Migratory Birds’ün sakinliği, sadeliği ve beraberinde getirdiği yol hissi bana iyi geliyor.

BARIŞ DEMİREL

Instagram’da takip ettiğim bir hesap var. Adı Bulank_illegal. Benim guilty pleasure’ım. Beylik, bitirim laflara yapılmış aşırı amatör gif’ler ve onların altına konulmuş – genelde yöresel trap parçalar var. Onlardan birine denk geldim. Çok beğendiğimi söyleyemem ama bana iyi hissettiriyor. Hem başarılı hem de komik buluyorum.

CAVA GRANDE

Haftalardır karantina içinde bulunduğumuz bu sıkıntılı dönemde bana en iyi gelen albüm, Nils Frahm’ın yeni yayınladığı Empty albümü oldu. Aslında bu yazıyı tek şarkı üzerinden yazmak gerekiyordu ama bu çok bütünlüklü ve birleşik bir albüm, ayırt etmek biraz zor. Albümde benim için öne çıkan parça No Step On Wing ama albümün tamamı çok güzel, tüm parçalar birbiri içine geçiyor. Sanki bir seferde kaydedilmiş tek bir piyano performansı gibi albüm. Piyanonun bol reverb efektli olması da albüme çok güzel atmosferik bir hava katıyor.

Karantinanın üçüncü haftasındayız ve ruh halinin şu ana kadar en kötü olduğu dönemdeyiz bence. Endişe, korku ve bu durumun ne zaman biteceğine dair bir bilinmezlik var; tünelin sonundaki ışığı göremiyoruz hiç, görebilen de yok aksi gibi. Normalde çok daha karanlık elektronica müzikleri sık dinliyorken, genel olarak bu sıralar Nils Frahm’ın bu albümü gibi daha ferahlatıcı müzikler dinlemeyi tercih ediyorum zaten. Bir yandan hem Cava Grande için hem de başka müzisyenler için animasyon video klip yapmakla meşgulüm bu aralar; bu tarz görsel işler yapıyorken konsantre olmak için devamlı müzik dinliyorum ve bu albüm biraz kurtarıcı gibi oldu benim için.

ÇİÇEK ÇOCUK

Stuart Price‘lı bir dönem geçiriyorum, kendisi her zaman ruhuma iyi geliyor. Johnny Blake‘in vokallerinin bende hep özel bir dokunuşu olmuştur. Sözleri de hep kendinden büyük bir şeye duyulan şaş olma durumunu anlattığı için bu günlerde sık sık aklıma geliyor, dinletiyor.

IN HOODIES

Bob Marley‘den Redemption Song diyeceğim çünkü harika bir şarkı. Her şeyiyle gerçek bir şarkı. “Redemption” kelimesinin anlamını ve fonetiğini çok seviyorum. Liriklere çok yakın hissediyorum.

Joe Strummer’ın Streetcore’da iç titreten, yorgun ve pürüzlü vokalleriyle şarkıya kurduğu yuva, dünyanın geri kalanını davet için araladığı kapı, şarkıların başka zaman ve yerlere nasıl seyahat edebildiğinin, birinin yarasının tuhaf bir şekilde başkasının merhemi olabildiğinin çok güzel bir örneği benim için. Bugün insanlar, hayatlar ve tüm dünya sistemleri çatırdarken ve her birimiz yeni bir dünya için kalibre oluşa tanıklık ederken, Afrika’dan kalkan köle gemilerinden, yüzyıllar öncesinin dipsiz çukurlarından 21. yüzyıl çukurlarına bir kez daha;

Won’t you help to sing
These songs of freedom?
Cause all I ever had
Redemption songs

Cause all I ever had
Redemption songs

ÖZGÜN SEMERCİ

Müzik dinleme ile olan ilişkimde bu süreçte oldukça bencilleştim diyebilirim. Bugünlerde modu ağır ya da biraz derin neredeyse hiçbir şey dinlemiyorum. Özellikle sabah kalktığımda ilk elimin gittiği şarkılar güneşli bir hafta sonuna uyanış havasında şarkılar oluyor. Bana faydası olmayan bir şarkının ne kadar güzel ya da incelikli olduğununu filan hiç düşünemiyorum. Geçen yaz Londra’da bir konserde keşfedip bayıldığım bir grup seçiyorum. Caamp‘ten Vagabond. Umuyorum merak edip dinleyenlere de çok iyi gelir. Benim bu sıra sabah kahvesi eşlik şarkım diyebilirim. Daha sağlıklı ve mutlu günlerde görüşmek üzere.

VERA (AREL KORAY NALBANT)

The Shins benim üniversite yıllarımda tanıdığım, hatta kuruluş tarihine bakınca tanımakta epey de geç kaldığım bir Amerikan indie rock grubu. James Mercer’ın çok geniş, çok enerjik vokal kullanımı, basit ama çok estetik sözler, kafiyeler, davullar başta tüm enstrümanların makineleşmeden, fazla editlenmeden bırakılması, doğallığı, tüm bunlar epey önemli noktalar…

Velhasıl böyle sound, kayıt ayrıntılarının, karakterlerinin, seçimlerinin çok önünde yer tutan, tarif etmesi pek de kolay olmayan bir durum var benim için bu grupta. Deneyecek olursam; The Shins’in bazı şarkıları bana daha saf, daha iyi bir insan olduğum bir geçmişin varlığını hatırlatır, canlı hissettiren duyguları tetikler. Bu şarkı da onlardan biri.

YASEMİN MORİ

Hiçbir şey için değilse müzik dinlemek için çok güzel bir zaman benim için. Saatler ayırıyorum. Kendimi cazın yenilikçi seslerine verdim. Gretchen Parlato, Esperanza Spalding, Jacop Collier gibilerine uzun uzun, rahat rahat takılıyorum. Şarkılardan çok cazın ve vokalin içindeki soyut fikirler bana çok cazip geliyor ve içine çekiyor. Bu müthiş vokalleri ve müziklerini tekrar keşfetmem için bana öncü olan şarkı Gretchen Parlato’nun Juju’su oldu. Live at NYC albümü ise kusursuz. Esperenza’nın 2019 albümü efsane. Bunlar dışında bu süreçte Coltrane’in My Favorite Things albümünü 20 kere baştan sonra dinlemişimdir heralde 🙂

Peki, bütün bu isimler bir araya gelip bizim için bir mixtape yapsalardı nasıl olurdu? Cevabı aşağıda: