RÖPORTAJ: RENKSİZ

2000’in ilk yıllarını takiben Eskişehir’den beri bildiğimiz ve çeşitli gruplarda yol arayışını sürdüren, ilk defa Myspace’de sosyal medyada da kendini duyuran Özlem Akpınar, yolunu kendisi gibi yol arayışında bulunan Arda Yiğit ile Renksiz grubu altında birleştirdi. Bu bileşenin parçalarını oluşturan temel taşların müzik ve sevgi olması müziklerini bir hayli besledi. Geçtiğimiz günlerde yeni klibi Gökyüzü’nü yayınlayan Renksiz ile müzik serüvenlerini konuştuk.

Renksiz’e ilk adımı bireysel hikayenizi dinleyerek başlayalım dilerseniz;

ARDA: Ben ilkokul yıllarından beri müzik tutkunuyum. Klavye çalarak müziği tanıdım ama sonra biriktirdiğim paralarla kendi gitarlarımı almam ve bu enstrümanda besteler yapmaya çalışmam da müziğimin tarzını ve yönünü belirledi sanırım. Bahsettiğim dönem dijitalleşmenin hemen öncesi tabi. Elime geçen bütün müzikle ilgili içeriği dergiyi, albüm kapağını en küçük ayrıntısına kadar özümsediğimi hatırlıyorum. Bu yüzden yaptığımız müzikal keşifler de çok önemliydi. Şimdikinden çok daha kıymetliydi belki de. Böyle bir çağda Özlem’le yüz yüze tanışmadan çok önce onun müziğine hayran olmuştum. Hatta Blue Jean Dergisi ile verilen bir toplama albümde Let It Flow ile birlikte kaydettikleri bir şarkı vardı ve dinlerken çok heyecanlanırdım. Şimdi bakınca nereden nereye…

ÖZLEM: Aileden gelen bir müzik merakım vardı oldum olası. İlkokuldan beri ilgi duyduğum müziğe (babamın almasını istediğim gitarı hediye etmesiyle) kendi kendime gitar çalmayı öğrenmeye çalışarak başladım. İlk şarkımı 15 yaşında yazdığımı düşününce ben de şaşırıyorum ki yayınladığımız şarkılardan ikisi bu yaşlarda yazdığım şarkılardır. Küçük bir şehirde büyümüş olmanın dezavantajını odamda kendi müziğimi keşfetmeye zaman ayırarak avantaja çevirdim galiba. Müzikle olan bağım üniversite yıllarıyla beraber daha da güçlendi ve beraber sahne alabileceğim müzisyenlerle çalışmaya başladım. Süreç ilerledikçe daha profesyonel işlerde ortaklaşa işlere dahil oldum. En önemli süreçleri üniversite sonrası yaşadım diyebilirim. Bu süreçte renksiz hep vardı hayatımda ama tek başına sürdürdüğüm ve müziğimi yansıttığını düşündüğüm bu isimle tek başıma yol almakta çok sıkıntı yaşıyordum. Arda ile ortak çalışmaya başladıktan sonra “Renksiz” hakettiği işlere imza atmaya başladı diye düşünüyorum. Onun vizyonu, yetenekleri müziğimizi daha iyi noktalara taşıdı.

Renksiz çatısı altında buluşana kadar neler yaptınız?

ARDA: Üniversite yıllarında thrash metal yaptığımız ANOVA diye bir grubumuz vardı. Bu grupla söz ve müziğini yazdığım birçok beste yaptık ve coverlardan daha çok konserlerde bu şarkıları çalardık. Kaydettiğimiz de oldu ama her sert grubun yaşadığı gibi ayrılıklar yaşandı ve grup dağıldı. Ardından kendimi daha çok bireysel müzik yapma arayışında buldum. Gitara, piyanoya ve müziğin teknik tarafına daha çok yoğunlaştım. Ses Kayıt Ve Müzik Teknolojilerine ilgim de böyle başladı ve Renksiz bir grup haline gelene kadar da bütün konsantrasyonumu bu gelişime verdim.

ÖZLEM: Üniversite yıllarında Scarlett adlı grubumla birkaç kez sahne aldım. Üniversite sonrası internet üzerinden kurduğum bir dostluk sayesinde “Düşsel Melankoli Satırları” adlı projemizle 2007 Roxy Müzik Yarışmasında finale kalacak kadar yol katettik. Sonrasında “Sonus” a dahil oldum ve grubun elektronik altyapılı müziğine söz ve vokalleri yazmaya başladım. Çok iyi dönüşler almaya başlamıştık ancak şehir değişikliği yapmam nedeniyle çalışmalarımız sekteye uğradı. Let It Flow, Emre Önbayraktar gibi müzisyenlerin albümlerinde konuk sanatçı olarak iki şarkılarında yer aldım. Profesyonele yansıyan ilk işlerim bunlar oldu diyebilirim. Renksiz’e gelecek olursak üniversite yıllarında kendi şarkılarımı internet ortamında yayınlama kararı aldım ve Myspace sayfası açtım. Bu sayfada yaptığım müziği yansıttığını düşündüğüm “Renksiz” adını kullanmayı seçtim ve özümsedim. Bireysel olarak ilerlediğim bu süreç uzun yıllar sürdü. Sonrasında Arda ile bugüne geldiğimiz süreçte de kendimi geliştirerek ilerlemeye devam etmeye çalıştım.

Nasıl tanıştınız?

ARDA: Müzik vasıtasıyla tanıştık elbette. Müziğe çok şey borçluyuz.

ÖZLEM: Arda cevabı verdi (gülüyor)

Biraz Myspace’li yıllardan bahseder misiniz? Size nasıl bir katkısı oldu, nasıl bir mecraydı Myspace?

ARDA: Myspace’de ben sadece dinleyiciydim. Özlem o dönem çok daha aktif kullanırdı Myspace’i. Hatta o kadar iyi bilirdi ki daha yüz yüze tanışmamış olmamıza rağmen Myspace profilimi düzenlemesi için defalarca Özlem’den yardım istediğim olmuştur.

ÖZLEM: Myspace hayatımda çok önemli bir dönemdir. Kendimi keşfettiğim, müziğimi paylaşarak bir çok yeni müzisyen tanıma fırsatı edindiğim platformdur. Orada kurduğum arkadaşlıklar bu günlerime de büyük katkı sağlamıştır. O dönemleri hala çok özlerim.

Mabel Matiz de Myspace’in kendisi için çok önemli olduğunu söylemişti. Daha kimbilir kimler var. O yıllarda kimleri dinlemekten zevk alırdınız? Yeni albüm arayışında olduğunuzda hangi dergileri okurdunuz, kimlere sorardınız?

ARDA: Ben her daim sadık bir Progressive Metal ve Progressive Rock dinleyicisi oldum. Buna rağmen klasik müzikten pop müziğe, caza ve etnik müziğe, halk müziğine kadar çok geniş bir skalada dinleme yaparım. Hemen hemen her tarzda beğenilecek işler bulurum, bulmaya çabalarım. Bu çeşitliliğin müzikal anlamda bana çok fazla katkısı olduğunu hissediyorum. Ama müziğe katkı yapan tek şey müzik olmuyor. O yüzden dünyaya dair fikir sahibi olmak, gözlem yapmak, düşünmek ve bol bol hayal kurmak bambaşka bir hayatın var olabileceğine dair bir ışığın yanmasına sebep oluyor insanın kafasında. Müzik üretme ihtiyacı bu yüzden ortaya çıkıyor zaten. Bir şeyleri değiştirme isteği, bir şeylerin yanlış olduğunu haykırma ihtiyacı… Sanatın hangi alanında olursanız olun üretmek bir dert sahibi olmayı gerektiriyor. Yeni şarkı yaparken de tüm bu birikimi kafamın içerisindeki sandıklardan çıkarıp hatta bazılarının tozunu üfleyip masanın üzerine diziyorum.

Özlem?

ÖZLEM: Üniversite yıllarında tam bir Doom metal dinleyicisiydim diyebilirim. Metal müziğin diğer türlerini, etnik müzikleri de heyecanla dinlerdim tabi ki. Ancak müzikle uğraşınca her tarza kulak veriyorsunuz, her yeni şey bir katkı sağlıyor insana. Keşfetmenin sonu yok. Ben Anneke Van Giersbergen hayranıydım, Empyrium, Tenhi, Katatonia, Opeth, Dead Can Dance, Azam Ali, Ashram, Anathema, Lorenna Mc Kennet, Imogen Heap ve daha şuan buraya yazmadığım birçok müzisyen, yaptığım müziğe çok ilham vermiştir. Zamanla farklı tarzlardaki şarkıcıları da keşfedince ufkum daha da genişledi diye düşünüyorum. Özellikle kadın müzisyenleri dinlemek bana her zaman ilham vermiş, çok şey öğretmiştir. Yeni müzisyenleri keşfetmemde Myspace çok yararlı olmuştur. Ayrıca internetin nimetlerinden çok faydalandığım doğrudur. Yeni müzisyenler, gruplar keşfetmek için birçok forum ve müzik sitesini düzenli takip ederdim. Arkadaş tavsiyeleri de çok etkiliydi çünkü müzik, öğrencilik döneminde çok kıymetli bir paylaşımdı.

Renksiz nasıl doğdu?

ÖZLEM: Renksiz benim ruh halimden doğdu diyebilirim. Ergenlik dönemimde hayatı anlamlandırma çabamda hissettiğim duygular, hayallerim, hüzünlerim, ulaşamadıklarım beni bu terime ulaştırdı galiba. Yazdığım şarkılar hep içe dönük, hüzünlü, isyankar şarkılardı. Beni iyi tanımladığını düşündüm, hissettim. Myspace’te müzik sayfası açmamla beraber adımı kullanmak yerine bu takma ismi kullanmayı seçtim ve onu çok sevdim.

22 Ekim’de yeni tekliniz Gökyüzü’nü YouTube dahil olmak üzere tüm mecralarda paylaştınız, bu şarkı ile ilgili heyecanınız dorukta olmalı. Dinleyicilerden gelen yorumlar nasıl oldu?

ÖZLEM: Şarkıyı yeni yayınladık ama aslında ben bu şarkıyı 2001 Temmuz ayında yazmıştım. Aradan 19 sene geçtiğini düşününce inanılmaz geliyor. Bu şarkıyı içime sinen bir düzenleme ile paylaşıyor olmak çok özel. Arda’nın şarkıya kattıkları inanılmaz ve şarkıyı çok etkileyici bir noktaya taşıdı. Gelen tepkiler de çok güzel. Dinleyenler 90’ların müziğine benzettiklerini söylüyor. Demek ki yazıldığı dönemi hissettirebilmişiz çünkü şarkı neredeyse 90’larda yazıldı gerçekten de.

ARDA: Özlem gitarı alıp bana şarkıyı ilk çaldığında vokal ezgisine bayılmıştım. Hatta ben bir akustik düzenleme yapmıştım ve o şekilde yayınlayalım diye düşünmüştük çünkü şarkının içerisindeki o tatlı etnik ezgisini kaybetmesini istemiyorduk. Ancak daha sonra üzerine epey çalıştık ve sonunda Gökyüzü’nün etnik hissiyatını kaybetmeden ama yine Renksiz soundunda bir şarkı halini aldı. Bu şekilde yayınlamaktan çok mutluyuz çok heyecanlıyız.

Şarkılarınızın çoğunlukla karanlık bir temaya sahip olduğunu biliyoruz, bunun özel bir sebebi var mı? Dinlediğiniz şarkılar da genellikle karanlık mıdır?

ARDA: Biraz önce de söylediğim gibi bence sanat üretiyorsanız dert sahibi olmanız şart. İnsanları mutlu etmek için müzik yapmıyoruz. İçimizden gelenleri paylaşıyoruz. Ne yazık ki kendimizi içinde bulduğumuz yıllar da mutlu şarkılar yapmak için motivasyon bulmanın çok zor olduğu yıllar.

ÖZLEM: İçimizden gelenler genelde hayata, duygulara, durumlara yönelik hisler ve yaşanmışlıklardan oluşuyor. Melankolik şarkıları seviyoruz ama illa böyle olsun diye de bir uğraşımız yok aslında.

Şarkılarınızı yazarken esinlendiğiniz şeyler var mı? Şarkılarınızı yazarken birden ilham gelir ve yazmaya mı başlarsınız yoksa biraz şarkı yazayım dediğinizde enstrüman başına geçip aklınıza gelen tınılar ile mi ilerlersiniz?

ÖZLEM: Çok değişken bir durum bu. Yazacağımız şarkıyı bazen senaryo gibi kurgularız bazen de bir melodi ile başlar ve şekillenir. Özel bir ritüelimiz yok aslında. Eskiden söz ve müzik aynı anda çıkardı. Eski şarkılarımı düzenlerken yeni fikirleri uyguluyoruz. Şimdi ise bir melodi ya da melodiler bu süreci başlatabiliyor. Yeni şarkılarımızda Arda’nın yaptığı bestelere söz ve vokal yazdığım da çok olmuştur. Ya da bir cümleyle yola çıktığımız da…

Birlikte çalışırken kavga ettiğiniz zamanlar olur mu? Birbirinizi serbestçe eleştirebilir misiniz?

ARDA: Özlem’le müzik sebebiyle kavga ettiğimizi hiç hatırlamıyorum ama çokça tartıştığımız, fikir ayrılığına düştüğümüz olur. Ve bunun ne kadar sağlıklı bir durum olduğunu iş bittikten sonra çıkan sonuçtan da anlarız her seferinde. Ama bizde biraz da şöyle bir durum var; herkes kendi işini bilir ve onu yapar. Özlem şarkı sözlerini yazar, nasıl okuyacağına karar verir ve okur. Bu olurken ben ona yanlış bulduklarımı söylerim ve bunun üzerine tartışırız. Mix & mastering konusunda da Özlem aynı şekilde beni eleştirir ve düzeltir. Ayrıca onun kulağına çok güvenirim ve çok ufacık bile bir şey onu rahatsız ediyorsa onu öyle bırakmam. Ama günün sonunda herkes kendi işini yapar. Burada fark bir tek aranjede ve beste sürecinde oluyor. O süreç gerçekten sancılı olabiliyor. Şimdiye kadar yayınladığımız şarkılar Özlem’in yazdığı söz ve melodilerin benim de işin içine girmemle değişmesi ile oluşuyor mesela. Ancak ileride ortak sözünü bestesini yazdığımız şarkıları da yayınlamayı planlıyoruz. İşte o zaman işler kızışacak (gülüyor).

ÖZLEM: Arda’yla yaptığımız işler üzerine fikir alışverişi yaparız ama kavgaya dönüştüğü olmamıştır. İkimiz de fikirlerimizi özgürce paylaşabilir, içimize sinmeyen her konuda konuşabiliriz. Önceliğimiz her zaman yaptığımız işten mutlu olmak. Arda ile çalışmak benim için büyük bir şans.

Özlem senin geçtiğimiz yıl O Ses Türkiye’ye katıldığını biliyoruz. Nasıl gelişti O Ses Türkiye’ye katılımın? Çünkü mesafeli olduğun bir mecra normalde.

ÖZLEM: Aslında hiç dahil olmak istemediğim bir olaydı. Yarışma fikrini sevmiyorum galiba 🙂 Arkadaşların ısrarı çok etkili oldu. Büyük bir deneyimdi, çok şey öğrendim ama çok anlam yüklediğimi söyleyemem açıkçası. Zorlu süreçler yaşadığım bir döneme de denk gelince istediğim performansı gösteremedim ve kendimi yansıtamadım diye düşünüyorum. Bir maceraydı diyelim. 🙂

Özlem büyüleyici bir gırtlağa sahipsin, bu gırtlağın aile yadigarı olması kuvvetle muhtemel, ailende var mı başka müzisyen? Sesini geliştirmek için şan eğitimi aldın mı?

ÖZLEM: Çok teşekkür ederim bu güzel sözlerin için. Babam iyi bir şarkıcıdır, yurt dışında uzun yıllar sahne almış ve sektörde büyük ses getirdiği dönemler olmuş. Evde müzikle büyümenin avantajını yaşamış olabilirim. Şan eğitimi almaya başladım ancak sağlık sorunları peşimi bırakmadı 🙂 En iyi eğitimim çok dinlemek, söyleme pratikleri yapmak oldu diyebilirim.

Arda senin de Youtube sayfan var, Logic Pro kullanımı ile ilgili eğitim verdiğin, orada nasıl başladın? Ve nasıl tepkiler aldın? Bu sayfanı da paylaşmak Avaz Avaz’ı takip eden müzisyenler için de bulunmaz nimet olur kanaatimce.

ARDA: Bildiğin gibi Özlem ile birlikte Renksiz’in neredeyse her şeyini kendimiz yapıyoruz. Kayıt, aranje, mix ve masteringini ev ortamında nasıl yaparız diye düşünürken kendimi Logic Pro öğrenirken buldum. Çevremde bunun yapılamayacağı ile ilgili o dönem çok fikir dönüyordu. Her şeye yetişemezsiniz deniyordu vs. Ama ben bu konuda meraklıyım daldım bu işin içine ve bu işin evde nasıl yapılabileceğini kendi kendime öğrendim. Bundan on yıl önceden bahsediyorum o dönem YouTube’da bu kadar “Do It Yourself” (kendi kendine yap) diye tabir edilen içerik yoktu ve olanlar da hep yabancı içeriklerdi. Ben de bu anlamda bir Türkçe kaynak oluşturmak ve insanlara bunun yapılabilir olduğunu anlatmak için bir YouTube kanalı açtım ve bildiğim her şeyi anlatmaya başladım. İnsanlar ilk başlarda bu bilgileri karşılıksız olarak paylaşıyor olmama çok şaşırıyordu. Ama hep söylüyorum paylaşmanın tadı hiçbir şeyde yok. Bu içerikler sayesinde dünyanın çok farklı yerlerinden müthiş müzisyen büyüklerimle kardeşlerimle tanıştım. Ünlü, piyasada herkes tarafından tanınan üstadlarla da birebir iletişimim oldu onların da bu videolardan fayda sağladığını öğrenmek benim için muazzam bir motivasyondu. Hala zamanım ve motivasyonum olduğunca içerik yayınlamayı sürdürüyorum. Bu anlamda ilgisi olan okurlar You Tube’dan Arda Yiğit Logic Pro X Türkçe Dersleri yazıp aratarak veya YouTube sayfamdan içerikleri izleyebilirler:

Avaz Avaz okurları ile paylaşmak istediğiniz başka bir şey var mı?

ARDA: Müzik streaming platformlarının yaygınlaşması ile birlikte insanlar sıklıkla dinlediği tarzlardan farklı tarzlarda sesler, gruplar, müzikler keşfedemez oldular. En çok ne dinliyorsanız algoritma hep ona benzer müzisyenler, gruplar çıkarıyor önünüze öneri olarak. Siz de araştırmaz ve o şekilde devam ederseniz aslında dijitalleşmenin verdiği bu denli büyük olanağa tam ters bir şekilde dapdar bir bakış açısına sıkışıp kalıyorsunuz. Bu sebeplerle Avaz Avaz gibi kaliteli online dergileri yeni bir bakış açısı kazanmak ve yeni şeyler keşfetmek açısından çok önemli buluyorum. Bizi bu değerli platforma konuk ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.

ÖZLEM: Dijital platformların yarattığı imkanlar hem olumlu hem olumsuz getirileriyle hayatımızda. Söylemek istediğim dinlediğiniz ve sevdiğiniz müzisyenleri her platformda desteklemeyi bırakmayın, paylaşın, özümseyin. Bize kendimizi anlatmak için sunduğunuz bu fırsat bizi çok mutlu etti. Kocaman teşekkürler! Herkese sevgiler.

Çok teşekkürler!