SAYGI DURUŞU: THE SHINS – OH, INVERTED WORLD

James Mercer’ın tek başına The Shins olduğu, Zach Braff’ın Florence Pugh’un sevgilisi olarak anıldığı bir 2021 yılından, indie rock’a yön veren albümlerden Oh, Inverted World’e yirminci yaşında bir bakış atıyoruz.

Belki bambaşka birçok sebebin birleşimiyle, endüstrinin etkisiyle ya da belki de tamamen tesadüfen 2001 yılında çıkan albümler birçok genre için önemli bir mihenk taşı olmuştu. Indie rock dünyası da bundan nasibini almıştı: The Strokes Is This It ile, The White Stripes White Blood Cell ile ya da Super Furry Animals Rings Around the World ile dünyayı kasıp kavururken bize indienin daha yumuşak ve içten bir yanı olduğunu hatırlatan o albüm de indie rock’ın bu tarafını yeniden yapılandırmaya geldi: Oh, Inverted World…

The Shins’in o zamanlar frontman’i, şu an ise -belki de başından beri- kendisi olan James Mercer, neredeyse on yıldır farklı isimlerle müzik dünyasının içindeydi ve Flake Music olarak bir LP yayımlamıştı. Sonunda The Shins olarak son halini alan grubun bu isim altında çıkış albümüne kavuşması ise 2001 yılında grubun bağlı olduğu kayıt şirketinin New Slang’i single olarak yayınlamasına kadar gerçekleşmedi. Albümün çıkar çıkmaz beğeni toplamasının ardından Caring is Creepy ve New Slang’in parlak gelecekli yeni yönetmen Zach Braff’in Natalie Portman’ın başrolde olduğu ilk filmi Garden State’te yer almasıyla (“It’ll change your life, I swear”) albüm tam anlamıyla patladı.

Oh, Inverted World gürültünün çok olduğu, indie rock’a özgü özelliklerin tekdüzeleştiği, söylenmek istenenlerin bağırıldığı bir zamanda ve dünyada, indie rock’ın aslında özünde yatan içtenliği ve kişiselliği canlı tutmak ve sonunda şimdi ürünlerine indie landfill denen The Strokes ve benzerlerinin yaptığını taklit eden basitleştirilmiş indieden farklı bir yöne gitmeyi amaçlamıştı. Şu an baktığımızda da, 2000’lerin müziğini düşündüğümüzde akla gelen ilk albümlerden biri oluşundan da bunu başardığını söyleyebiliriz. 

Bir röportajında James Mercer amaçladıkları bir durum olmadığını söylese de The Shins, Oh, Inverted World ile Elephant 6, Belle & Sebastian gibi isimlerden aldığı ilhamı bir adım öteye taşırken aynı zamanda kendi trendini de yarattı ve bir sonraki nesillere ilham oldu. Örneğin, etkisini 2004 yılında çıkan The National’ın EP’si Cherry Tree’de, hatta on yıl sonrasında çıkan Arcade Fire’ı Suburbs’unde ve Two Doors Cinema Club’ın Tourist History’sinde bile hissediyoruz. 

Üzerinden geçen yirmi yıla rağmen bu albümün yarattığı dalganın büyümeye devam ettiğini her Vampire Weekend, The National, Bon Iver, Phoebe Bridgers, (dare I say) indie Taylor Swift dinleyişimizde hissediyoruz, muhtemelen bir yirmi yıl daha da takipte olacağız.