İNCELEME: BLACK COUNTRY, NEW ROAD – ANTS FROM UP THERE

İlk albümleri For the First Time’ı geçtiğimiz sene çıkaran ve hızlıca dikkatleri üstüne çeken Londralı post-rock grubu Black Country, New Road’un, önceki albümünden tam bir sene sonra çıkardığı Ants From Up There, son bir senedir bildiğimiz haliyle grubun da sonu aslında. Birkaç ay öncesinden yayınlanan single’larla müjdelenen albümün arifesinde hayranlarını, grubun solisti ve söz yazarı Isaac Wood’un ayrılık haberiyle baş başa bırakarak, albüm tanıtımlarına alışılmışın çok dışında bir şekilde başlıyorlar.

Bir röportajlarında, grup olarak hedefleri sorulduğunda “Gelecek Arcade Fire olmak, hedefimiz bu.” diyen Londralı yedilinin (artık altılı) albümü Ants From Up There, bu hedefe epey yaklaşmış görünüyor. Arcade Fire’ın başyapıtlarından Funeral’la arasında tek tek gösterilecek şekilde olmasa bile bir bütün olarak benzerlik kurmak mümkün. Bir öncekine göre daha yumuşak hatta daha kolay dinlenebilir bir albüm. İki albüm arasındaki geçişi en iyi özetleyen parça da ilk albümden Track X. İlk albümün kalanına göre daha pop duyulan şarkı, ikinci albüm için de bir kerteriz noktası olarak albümün yönünü belirliyor.

Albüm ikisi enstrümantal, beşi 6 dakikanın üstünde toplam 10 şarkıdan oluşuyor. Açılışı 54 saniyelik enstrümantal parçaları Intro yapıyor. Bu 54 saniye, albümün geri kalanını takdim ederken genel bir zemin de oluşturuyor, her iyi intro’nun yapması gerektiği gibi… Ardından, albümün müjdecisi olarak çıkan ve grubun “şimdiye kadar yaptığımız en iyi şarkı” diye payelendirdiği Chaos Space Marine geliyor. Albümün Good Will Hunting’le birlikte en geleneksel indie, hatta pop şarkısı, dinleyicisini ilk seferde yakalayan ve -şimdilik- albümden en çok dinlenen parça. Albümdeki incelikli söz yazarlığı ve Isaac Wood’un iflah olmaz romantikliği, şarkıları bir anda uçuş uçuş baladlara döndürebiliyor. Neutral Milk Hotel ya da Sufjan Stevens’tan bildiğimiz gibi, Ants From Up There‘de de şarkı söylemekle konuşmak, mırıldanmak arasındaki çizgi, zaman zaman iyice silikleşiyor. 

Bu romantik hava ile birlikte daha kişisel hikayeleri olan parçalar da var. Mark’s Theme, grubun saksafoncusu Lewis Evans’ın, grubun ilk destekçilerinden olan ve ilk albümün çıkmasından hemen önce COVID’den hayatını kaybeden amcası anısına yazılmış. Şarkının girişindeki yaklaşık bir dakikalık saksafon introsu da albümdeki bir diğer veda mektubu belki de.

Albüm, yumuşak bir şekilde yanarak ve yakarak ilerlerken yavaş yavaş yükseliyor ve kendisini büyük bir finale hazırlıyor. Finalde karşımıza çıkansa 12 dakikayı aşan bir roller-coaster yolculuğu: Basketball Shoes. Şarkıların birbirlerine geçen başlangıçları, sonları, Isaac Wood’un dalgalanıp dalgalanıp durulan vokali, kaos ve kakafoni en nihayetinde sürpriz bir uyuma evriliyor ve 10 şarkılık bir bütün halini alıyor. 

Londralı grubun, 7 üyeli haliyle dinleyebileceğimiz son işi Ants From Up There. Grubun kalanının ve Isaac Wood’un yollarının bundan sonra nereye çıkacağını, bu yolların tekrar kesişip kesişmeyeceğini, bilinmezliklerle dolu yolcuklar gösterecek. Hızlı bir başlangıç yapıp bunu da iki albümle taçlandıran grubun yollarına aynı şekilde devam etselerdi neler yapabilecekleri sonsuz ihtimaller evreninde bir “Acaba?” olarak kalacakken her ikisinin de yollarının bundan sonra nereye çıkacağı her halükarda heyecanlı bir bekleyiş olacak.